Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KUTSAL devlet” anlayışıyla mücadele için ortaya atılmış bir partinin “Ya devlete biat ya da yok oluş” çizgisine gelmesi benim için sürpriz olsa bile, Ertuğrul Özkök, Nuray Mert, Şahin Alpay için sürpriz olmamalı.

        “Resmi ideoloji bizi de içine alırsa ona hiçbir itirazımız olmaz” diye özetlenebilecek bir çıkışı, 2003 yılında, bütün güçleriyle alkışlamışlardı çünkü...

        Yazımın sonunda unuturum, neme lazım, tezin sahibi Kültür Bakanı Ömer Çelik’i tebrik görevimi hemen ifa edeyim; görüşünün tam 12 yıl sonra uygulamaya konması sebebiyle...

        AK Parti’nin kuruluşu üzerinden henüz 6 ay geçmemişti. Adana Milletvekili Ömer Çelik, sadece 1 ay önce Başbakanlık koltuğuna oturmuş Tayyip Erdoğan’a danışmanlık da yapıyordu.

        Siyasi görevleri yanında Cem Uzan’ın “Star” Gazetesi’nde köşesi de vardı Ömer Çelik’in ve tezi orada “Resmi ideoloji ile demokrasi arasındaki doğru orantı” başlıklı yazısında (2 Mayıs 2003) işlemişti.

        “Dar kapsamlı ve katı bir ‘resmi ideoloji’ tanımına yaslanarak demokrasiyi kısırlaştırmak ne kadar yanlışsa, ‘resmi ideoloji’nin bu tür kullanımından yola çıkarak ‘resmi ideoloji’den boşanmış bir siyasi tablo üretmek de yanlıştır” şaşırtıcı cümlesi daha şaşırtıcı şu cümleyle devam ediyordu: “Aslında ‘resmi ideoloji’ kavramı demokrasinin teminatıdır. Bu kavram, toplumsal ortak yaşamın kodlarını belirginleştirir, kamusal alanın mimari çizgilerini ortaya çıkarır...”

        “Resmi ideoloji” kavramına “olumlu” anlam yükleyen ve uğruna hep yanlış işler yapılmış kavramı demokrasinin teminatı sayan yazı, basında bir tek benden tepki çekti (4 Mayıs); hiç beklemediğim kalemler Ömer Çelik’in tezine köşelerinde sahip çıktılar.

        Ertuğrul Özkök sözgelimi, 9 Mayıs günü şunları yazdı: “Türkiye’de dinci kesim ile marjinal solun üzerinde birleştiği ender kavramlardan biri resmi ideolojidir. Bununla, Atatürkçülük ilkesi etrafında gelişmiş devletin ideolojisi kastedilir. Bu ideolojinin temel unusuru laik cumhuriyettir. Erdoğan’ın eskiden içinde bulunduğu Refah çevresinin entelektüel kesimi, işte bu yüzden resmi ideoloji kavramı ile hep kavgalıdır. Şimdi bu çevreden ilk defa bir yazar çıkıp resmi ideolojinin demokrasinin teminatı olabileceğini belirtiyor.”

        Alkış sesini duyuyor olmalısınız...

        Nuray Mert ile Şahin Alpay desteğe hayli gecikmeli (15 Mayıs) koştular. Nuray Mert (Radikal) şunu yazdı: “Demokrasiler her seçimle toplumun bütün temel kabullerinin yeniden onaya sunulmasının mümkün olduğu rejimler değildir. (...) Dolayısıyla her toplumda, ülkede, sistemde (‘resmi’ lafı sevimsiz, ‘kurucu’ diyelim) kurucu ideolojiler vardır.”

        Zaman yazarı Şahin Alpay da, Ömer Çelik’in “Her devletin resmi bir ideolojisi vardır” tezini, “Günümüz Türkiye’sinde, Kemalizm’i, Türkiye’nin çağdaş uygarlığı yakalamasının, yani AB normları ile tanımlanan liberal, demokratik bir toplum olmasının itici gücü olarak yorumlayanlar da var. Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşmeci, Batılaşmacı, reformcu bir geleneğidir” gerekçesiyle beğendiğini yazdı.

        Resmi ideolojiyle barışmayı öngören bir tez geliştirilince, bunun, var olan ilkelere “liberal” tozu katılarak gerçekleştirileceği öngörüsünde bulunup destekleyenler... Yani Ertuğrul Özkök, Nuray Mert ve Şahin Alpay gibiler... Şimdilerde Tayyip Erdoğan tarafından kaleme alınmış, MGK tescilli ve “devlet” adına uygulamaya konulmuş “resmi ideoloji”ye bayrak açmış görünüyor; sanki hakları varmış gibi...

        İtiraz da görüyorsunuz, yine bana düşüyor.

        Diğer Yazılar