Yasalar herkesi bağlar
“NASIL oldu da seçimde böyle oldu?” sorusuna verilen cevaplarla kafanız şişmiş olabilir; ancak 8 ay önce liderini yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçtirmiş, bir önceki genel seçimde her 2 kişiden 1’inin oyunu alabilmiş bir partinin oylarının, pazar günkü seçimde neden yüzde 41 sınırı altına düştüğü elbette mercek altına alınacak.
Alınmalı da.
Her biri birbirinden önemli sayısız sebep var, “En önemlisini söyle” derseniz vereceğim cevap hazır: Otoriter bir yönetime geçiş endişesi...
Pek çok AK Parti seçmeni, anayasal yetkilerini aşmaktan kaçınmayan Cumhurbaşkanı’nın “başkan” olup bütün yetkileri elinde toplamasından endişe ettiği için, ya sandık başına gitmedi ya da gitti ve başka partilere oy verdi.
Türkiye bugün dünya sisteminin bir parçası; dışarıdan bakanları her vesilede şaşırtan bizim insanımızın temel tercihlerde diğer ülke vatandaşlarından fazla bir farkı yok: Kendisi, çocukları ve yakınları için refah istiyor... Ülkesinde huzur ve barış içerisinde bir hayat diliyor... Bunun yolunun da demokrasiden geçtiğinin bilincinde...
Hak ve özgürlükleri noktasında titiz bir millet bizimki...
Zaten bu sebepledir ki, “tek parti” döneminden fazla mutlu olmadı ve çokpartili döneme geçilir geçilmez (1950) yönetimi değiştirdi. Askeri darbeler sonrasında cuntacıların gecikmeden seçime gitmelerinin sebebi de halkımızın bu özelliğidir. İyi bir özellik bu.
Halkımız böyle de, başka ülkelerde durum çok mu farklı? Hayır, değil. Demokratik olmayan yönetimlerde bile, halklarını mutlu ve müreffeh tutabilmek için, krallar, emirler, sultanlar, halkın suyuna gitme ihtiyacı duyuyor, güçlerini paylaşma yollarını arıyorlar...
Suudi Arabistan’ın yeni kralı Selman bin Abdülaziz, geçen çarşamba günü halkına yaptığı açıklamada “kraliyet ailesinin ve kral olarak kendisinin yasalarüstü olmadığını” açık bir dille ifade etti. “Halkın hakları benim hakkımdan daha üstündür” de dedi Kral Selman.
Orada da durmadı ve ülkenin bütün vatandaşlarını yolsuzluklarla mücadeleye çağırdı. Kral Selman, şahsen, telefonla veya mektupla kendisine yapılacak yolsuzluk ihbarlarının değerlendirileceğini ve doğru çıkanları ödüllendireceklerini de söyledi.
Bu açıklamanın, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından uygulamaları gözlem altında tutulan bir ülkenin, “kral” unvanlı, dolayısıyla oy derdi bulunmayan yöneticisi tarafından yapıldığı unutulmamalı.
Krallar bu tür açıklamalar yapmaya, halklarına sevimli görünmeyi sağlayacak tedbirler almaya mecbur kalıyorlar. Aksi halde halklar huzursuzlanıyor ve ülkeyi yönetmek zorlaşıyor. Sokak hareketleri, terör başlıyor.
150 yıldır sandık başına giderek yönetimde söz sahibi olmaya alışmış ülkemizde insanlar daha da bilinçli. Kitleler bir siyasi partinin arkasında sorgusuz sualsiz durmuyor, onun kendisi için yaptıklarının değerini bilse bile, “açık toplum” olma özelliğini kaybetmek istemiyor.
Yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında, tersine bir algı bombardımanına maruz kalınmasına rağmen, halkın önemli bir çoğunluğunun “başkanlık sistemi”ne karşı çıkmasının sebebi de budur.
Kampanyada “başkanlık sistemi” konusunun ısrarla kullanılması ve özellikle Cumhurbaşkanı seçtikleri AK Parti liderinin bunu kendisi için istemesi, partinin seçmenlerini tedirgin etmişe benziyor. Kralların “Yolsuzluk yapanı ihbar edin” deme ihtiyacı duyduğu bir dünyada, ayıpların örtülmek istenmesine de bir başkaldırı, AK Parti’den şimdilik vazgeçen seçmenlerin yaptığı...
Benim gördüğüm bu.