Uzaktan Türkiye'ye bakış: Gül neler demişti?
PHNOM PENH (Kamboçya)
Türkiye gerçekten dünyada eşi benzeri az bulunur ilginçlikte bir ülke; birkaç günlüğüne bile ayrılmaya gelmiyor, kısa sürede büyük değişiklikler yaşanıyor. Çok farklı bir programın parçası olarak Uzakdoğu’ya doğru yol alırken, gizemli bir coğrafyada meydana gelmekte olan okuması hoş ve yararlı gelişmeleri okurlarla paylaşma hesabını yapıyordum; daha gezinin ilk durağı olan Tayland’a varmışken Suruç’ta meydana gelen patlama bütün planlarımı altüst etti.
Kim şu günlerde IŞİD terörünü irdeleyen siyasi bir değerlendirme yerine dünyanın öbür ucundaki Uzakdoğu’da olan-bitenleri okumak ister?
Ben de kaç gündür, gözüm gezdiğim coğrafyada, kulağım Türkiye’de, Suruç üzerine yazıp duruyorum.
Yazılmamış bir yönü kaldı mı olayın? Kaldı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 32 gencin canını alan patlama olayı üzerine, sıcağı sıcağına, ‘’Böyle olaylar yaşanabileceğini söyleyip durdum” sözünün ardında yatan gerçek kaldı.
Okumaya başlayalım...
Tarih: 22 Mayıs 2003. Yer: Tahran’da yapılan İslam Konferansı Zirvesi. O zaman başbakan olan Abdullah Gül, İslam Dünyası liderlerine karşı konuşmasını yapıyor: “Cehaleti, yolsuzluğu, insanı, doğal ve maddi kaynakları heba etmeyi sona erdirmekle işe başlamalıyız. Şiddetin temelinde yatan nedenlere eğilmeliyiz. Herkes için daha yüksek yaşam standardını sağlamaya çalışmalı, gelir dağılımı adaletsizliğini ve kentsel-kırsal bölgeler arasındaki uçurumları azaltmalıyız.”
Aradan 10 yıl geçmiş. Tarih: 16 Ağustos 2012. Yer: Mekke. Bu defa Mekke’de toplanan İslam Zirvesi... Abdullah Gül o günlerde Cumhurbaşkanı. Orada yine Müslüman liderlere karşı yaptığı konuşmanın haberini AA bülteninden okuyalım: ‘’Mekke’deki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde konuşan Cumhurbaşkanı Gül, son günlerde artan Şii-Sünni çatışması tartışmaları konusunda önemli uyarılarda bulundu. Mezhep kavgası planlarının bir tuzak olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, ‘Bu tuzak İslam dünyasını Ortaçağ karanlığına taşır’ dedi.’’
Cumhurbaşkanlığı süresinin bitmesine az kala, Musul’un IŞİD’in eline düşmesi üzerine, bir nişan tevcih töreni sırasında, Abdullah Gül’ün söylediklerine de kulak verebiliriz artık: “Hatırlarsanız geçen seneler çok dikkat çekmiştim. ‘Afganistan Akdeniz’in kıyısına gelebilir’ demiştim. Onun için bütün müttefikleri hep uyarmıştım, herkesi. Meclis’te yaptığım konuşmada da bunun altını çizmiştim.’’ (12 Haziran 2014).
Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılması sonrasında katıldığı ilk yurtdışı toplantıda, Kanada’da yapılan Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’nda, karşısındaki Batılı konuklara da şunları söyledi Abdullah Gül: ‘’Geçmişte Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de yapılan hatalar tekrarlanmamalıdır. Çözümler, ülkelerin siyasi ve sosyo-ekonomik dengesizliklerini de dikkate almalı, moral üstünlüğe sahip olmalıdır. Zira, IŞİD, bölgenin politik, ideolojik, ekonomik ve sosyal bütün hastalıklarının kristalize olduğu bir fenomendir.’’ (22 Kasım 2014).
Ve geldik bu yılın başına, 9 Ocak 2015’e... Okuyalım: “Daha önceki yıllarda da gerek Meclis’te, gerek uluslararası platformlarda söyledim. Maalesef Afganistan Akdeniz’in kıyısına geldi, Suriye’deki kaostan dolayı. Dolayısıyla bu kaosun yarattığı iklimden hiç ummadık çok sürpriz çıkabilir; terör olaylarının gelişmesi de maalesef kaçınılmaz. Onun için herkesin çok dikkatli olması gerekiyor.’’
Eskiler ‘’Varak-ı mihrü vefayı kim okur kim dinler’’ diye boşuna dememişler...