Kim/ler yapmış olabilir?
HİSLERİMİZİ içimize gömmekte ve acımızı bal eylemekte zorlanıyoruz... Patlamaya hazır volkan gibiyiz, ama tepkimizi nasıl şekillendireceğimizi bilemiyoruz...
“Kahrolsunlar”, tamam da, kahrolması gerekenler kim? Bütün “olağan şüphelileri” zihnimizden geçirdiğimiz halde, bildiklerimizin bu denli acımasız, bu denli gözü dönmüş, bu denli namert olabileceğine inanmakta zorlanıyoruz...
İnandığımız Allah’ın “Kahhâr” ismi var, onun taklitçisi olmaya kendini adamış bir sapıklar ordusunun işi olabilir mi acaba?
Aynı kaderi paylaştığımız için kederlerini de dert edindiğimiz ve 30 binden fazla insanımızın hayatından sorumlu olduklarını bildiğimiz halde, sırf bundan böyle anneler yeniden ağlamasın, kadınlar eşsiz, çocuklar yetim kalmasın diye, geçmişe sıfır çekmeye hazırlandığımız örgüt mü yoksa Ankara’da akan kanların sorumlusu?
Yıllar içerisinde kendi halkından 400 bininin hayatına kastetmiş... 4 milyonunu yâd ellerde ilkel şartlarda yaşamaya mahkûm etmiş... Ülkenin yarısını yağdırdığı füzeler ve bombalarla tahrip etmiş... Gözü kanlı olduğunu bir çırpıda 20 binden fazla vatandaşını öldürmekten geri durmadığı Hama’da giriştiği katliamdan beri bilinen bir rejimin, iç-savaşını sınırı ötesine taşıma amaçlı bir gözü dönmüşlüğün eseri olabilir mi?
Rusya? İstihbarat dâhisi bir lideri bulunan, Çeçenistan’da edindiği deneyim ve Kafkaslar’da kurduğu dostluk ilişkileri sayesinde istediğinde başka “kisveler” taşıyan eylemcileri hasmane ilişkiler içerisinde bulunduğu ülkelerde sahaya sürme potansiyeline sahip olduğu bilinen, “it dalaşı” tepişmesinin tarafı bir komşu ülke mi yoksa?
Türkiye’yi, bir sırtını sıvazlayarak teşvik eder görünen, bir türlü çeşitli zorluklarla sınamaya giriştiği bilinen, ülkelerin içini karıştıracak araç-gereç ve istihbarata sahip, “Artık vazgeçtik” dedikleri geçmiş performanslarıyla hedef seçtikleri coğrafyaları “dehşet dengesi”nde veya “şiddet çemberi”nde tutabilen Batı’daki müttefiklerimizin eseri olabilir mi?
Bölgemizi de unutmuş değilim. Yakın zamana kadar “dost” bellediğimiz, zaman zaman yüzümüze gülücükler yağdıran, ama dünyaya “biz” ve “onlar” paradigmasından baktığı artık açıkça beliren pek çok ülke var etrafımızda, gözümüzü oymaya hazır... Onlardan birinin peylediği veya beynini yıkadığı eylemciler mi sorumlu?
Hangisi? Yoksa, yoksa...
Evet, Türkiye’nin kendi içinde, siyaset yerine şiddeti yöntem olarak seçmiş PKK dışında da örgütler bulunuyor. Onların uyuyan hücreleri, zamanı geldiğinde girişecekleri kanlı eylemlere hazırlanmış militanları, çok kişiyi öldürmeye yarayacak bomba yapma kapasiteleri var.
Var da, vaktiyle okullarda yan yana okudukları, aynı mahallelerde oturdukları, benzer çevreleri paylaştıkları insanlara bu kadar hunhar bir eylemi yapar mı, yapabilir mi o örgütlerin militanları?
Sona bıraktım, ama bunu önemsiz görmeme bağlamayın lütfen: Acaba bir zamanlar düzeni koruma adına gıllıgışlı işler yapmış, kitlesel kıyımlarda, siyasi suikastlarda adını duyurmuş ünlü “derin devletimiz” ve refleksleri yeniden canlanmış olmasın?
İnanın, bu soruları soruyorum, ancak “İşte bu” diye parmağımı tereddütsüz kendisine çevirebileceğim biri yok bu ihtimaller zincirinde; tam tersine, hangisinin üzerinde yoğunlaşsam, hiçbiri tek başına böyle bir eylemi planlayacak, üstlenecek gibi görünmüyor gözüme.
Yoksa hepsi veya birkaçı birden mi?
Üzerimize o denli husumet çekmiş olamayız herhalde.
Başka ülkelerde, karanlık taraflarına rağmen buna benzer eylemlerin failleri ortaya çıkarıldı. İspanya’da da... İngiltere’de de...
Fail/ler bizde de acele bulunmalı.