IŞİD bugünler içinmiş...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TV programında “IŞİD ile bizim İslam anlayışımız taban tabana zıt” dedi.
Aslında o “360 derece fark var” dedi, ama kastının zıtlığı vurgulamak olduğu belli...
Doğrudur. IŞİD, ülkemizde Müslümanlar arasında geçerli olan İslam inancını temsil etmiyor. Kuran-ı Kerim’de yer alan ayetlerin iniş sebebine, ayetlere Hz. Peygamber’in getirdiği açıklamalara ve İslam din bilginlerinin kesin kanaatlerine aldırmaksızın, okuduklarını anlamaları cehaletlerinden mümkün olmayan bir kitle, IŞİD saflarında buluşanlar...
İslam’ın “cihat” kavramına “savaş” anlamı verip bütün dünyayı savaş alanı biliyor IŞİD...
Oysa, İslam’ın amacı yeryüzünü insanlar için “yaşanılacak bir zemin” haline dönüştürmektir; birbirlerinden farklılıklarını koruyarak...
Bir Müslüman’ın, kendisini bombaya dönüştürerek başka insanların hayatını sona erdirmesi, kendisi gibi düşünmeyenlerin boynunu vurması, farklı gördüklerini yok etmeye kalkışması...
Vahşettir ve vahşetin her türlüsü İslam’a aykırıdır.
Türkiye’de yaşayan ve kendisini “Müslüman” olarak tanımlayanlar buna inanır.
İki yıl önce bu gerçeği bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşan Diyanet İşleri Başkanlığı, iki ay önce de, IŞİD’in İslami olma iddialarını mercek altına alan “DAİŞ’in Temel Felsefesi ve Dini Referansları Raporu”nu yayımladı.
33 sayfalık raporun özeti şu: “Kuran ve sünnet, insanların birbirine canını, kanını, malını ve ırzını dokunulmaz kılmıştır. Haksız yere bir insanın kanını dökmek, dini bakımından en büyük cürüm olarak kabul edilmiştir.”
Şimdi elimizde bir de kamuoyu araştırması var.
Metropoll araştırma şirketi, yeni “Türkiye’nin Nabzı” çalışmasında (Ekim 2015), insanlarımızın IŞİD’e bakışını da irdelemiş. Bulguları kanaatimi doğrular nitelikte.
Deneklere “IŞİD’e sempati duyuyor musunuz?” diye sorulduğunda “Evet, duyuyorum” cevabını verenler sözü edilmeye değmeyecek çok küçük bir azınlık (yüzde 1.6)... “Hayır, duymuyorum” diyenler, her partide yüksek (AKP’lilerde bu oran yüzde 95).
IŞİD’i tasvip etmemekle de kalmıyor insanlarımız; kimi cirmini küçümsese ve “Hiç tehlikeli değil” dese de (yüzde 4), büyük bir çoğunluk (51.4) “Çok tehlikelidir” ve “Tehlikelidir” (30.5) görüşünü dile getirmekte.
Sahadaki bu araştırma olaylarla da destekleniyor. IŞİD’e sempati duyanların devam ettiği kahvehanenin, deşifre olması sonrasında mahalle baskısı yüzünden kapanmak zorunda kaldığını, çocuğunun IŞİD’e katıldığını haber alan anne-babaların derhal emniyete başvurduğunu son olayın ardından öğreniyoruz.
Buralarda IŞİD’in kendisine zemin bulması kolay değil.
Peki de, “canlı bomba” olmayı kabullenen gençler, video çekimine katılıp “kıyam” çağrısında bulunan yaşlılar ne oluyor?
Önce yaşı biraz ileri olanlar... Konuyla ilgili aydınlatma çalışmalarına geç kalındığı, başlayan faaliyetin de yeterli olmadığı bir vakıa; daha yaygın bir bilgilendirme kampanyasına ihtiyaç var. Kitlelerin önüne “örnek insan” olarak sunulan tarihi şahsiyetleri doğru seçmek ve inanç sistemimizi sahih yorumlarla sunmak şart.
Gençler ise... Onları hem dini açıdan aydınlatmak, hem de ortalığı karıştırmak için fırsat kollayan “kışkırtıcı” tiplere karşı uyarmak gerekiyor.
Ülkemizde, maalesef, yanlışa kolayca alet olabilecek, kışkırtılmaya hazır işsiz güçsüz takımı az değil; yakın geçmişte farklı kavgalara taraf yazılıp kimin davasına kurban gittiklerini fark etmeden cepheye sürülüyordu gençler; bugün de IŞİD ve PKK gibi örgütler namına...
Yazık değil mi bu ülkeye?