Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR yakınımın Amerikalı arkadaşı, birkaç gün boyu Türkiye siyasetiyle tanıştıktan sonra, Gazze’de yaşananlardan da hayli etkilenerek, “Eğer bu ülkenin vatandaşı olsaydım oy vereceğim kişi belliydi” demiş...

        Üzerinde düşünmeyi hak eden bir görüş bu...

        Türkiye bugün İsrail’in Gazze’de yaşattığı insanlık dramına en fazla tepki veren ülke. “Tek ülke” bile denilebilir. AK Parti’nin önemli isimlerinden biri, “Dünyada tek bile kalsak Filistin davasına sahip çıkmaya devam edeceğiz” açıklamasını da, sanıyorum bu görüntüye bakarak yaptı.

        Oysa tek kalmak da sorunlu.

        Devletler Gazze’nin üzerine yağan İsrail füzelerinin aldığı canlara, yarattığı tahribata, barışa indirdiği darbeye karşı kör ve sağır... Varsa yoksa herhangi bir zarar vermeden koruma kalkanıyla yok edilen İsrail hedefli Filistin füzeleri... Konuşulan hep o ve kınanan da HAMAS oluyor...

        “HAMAS, İsrail’in varlığını kabul etmiyor” deniyor... “HAMAS, Filistinli ölümlerden besleniyor” da diyorlar... İnsanlar bu yaygaralara kanmıyor, ancak menşei İsrail olmak şartıyla her türlü yalanı devletler kabule hazır...

        HAMAS’ın iki devletli çözüm için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ın arabuluculuğuna razı olduğu, kendi tabanını her türlü kışkırtıcı eylemlere karşı sürekli uyardığı görmezden geliniyor.

        Dünya sistemi El-Kaide kadar olmasa da HAMAS’ın da üzerini kalın bir çizgiyle çizdiği için oluyor bütün bunlar... HAMAS’a diğerlerinin yaptığı muameleden uzak durduğundan, Türkiye -daha doğrusu AK Parti iktidarı- en sert eleştirilere muhatap ediliyor.

        Garip bir durum söz konusu Türkiye için: Sorunun doğrudan tarafı olan HAMAS’la her türlü ilişkiyi yanlış bulan İsrail’in peşine takılmış o kadar ülke, aldıkları tavırla, Gazze’de kan akmasına dolaylı sebep oluyor; buna karşılık bir tek bizim ülkemiz soruna doğrudan taraf HAMAS’la ilişkilere diğerlerinden farklı yaklaştığı için çözümü zorlayabilecekken denklemin dışında tutuluyor...

        Belli ki, ihtilafın ortadan kalkması ve Filistin’de çözüme ulaşılması istenmiyor.

        Politikanın etkisinden uzak durabilen halklar, kendi devletleri adına karar veren yöneticilerin bu tavırlarının farkındalar ve yakınımın Amerikalı genç arkadaşının dışa vurduğu üzere o tavırları tasvip etmiyorlar; Türkiye’nin hak ve adaleti gözeten tavrı onlara daha cazip geliyor...

        Filistin davasına samimi yaklaşım, hiç kuşkunuz olmasın, Arap sokağı tarafından da takdir görüyor...

        Ancak yine de bir sorun var: Arap sokağı kıpır kıpırken Arap devletlerinin yöneticileri halklarını dikkate alma ihtiyacı duyuyorlardı ve her biri değişik düzeyde bu dikkati Türkiye politikalarına da olumlu yansıtıyorlardı; “Arap baharı” sonrasında ise devletlerin halklarıyla ilişkilerinin biçimi değişti. Artık kiminde sokağa kulak vermesi gerekmeyen askeri rejimler var; kimi ise “yeni tehdit değerlendirmesi” sonucunda halkın ilgi duyduğu siyasi eğilimleri “düşman” görme eğilimindeler...

        Müslüman Kardeşler’i (MK) meselâ... Türkiye’nin HAMAS’ı çözüm için kullanma talebine bile tahammül edemiyor o yönetimler... HAMAS’ın MK’nın Filistin kolu olduğu inancıyla... Sonuç? Sonuç, etraftan takdir görseniz bile, hak ve adaletten yana tavır almanızın Gazze’de kan dökülmesini engellemeye yetmemesi... Yeni durumlar, yeni yöntem ve yaklaşımlar gerektirir...

        Diğer Yazılar