İki kez aldanıldı, üçüncüsü kapıda...
Beklenen oldu: ABD ile Körfez ülkelerinden oluşan koalisyon güçleri IŞİD hedeflerini Suriye’de de havadan dövmeye başladı.
Özellikle rehine derdinden kurtulduktan sonra, koalisyon cephesine katılması için, Türkiye üzerindeki baskılar artacaktır.
Sınırlarına dayanmış çatışmalar ve sayıları 200 bine varacağa benzeyen yeni mülteci dalgası yüzünden Türkiye’nin kendisini savaşın içinde bulması mümkün.
Türkiye 1991’de ve 2003’te de benzer baskılar altındaydı; her iki olayda savaşların eşiğinden dönüldü. İlkinde askerler Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın arzusunu gemledi; ikincisinde TBMM savaşa taraf olma tezkeresine geçit vermedi.
Görüyorsunuz, bu bölgede tarih neredeyse on yılda bir tekerrür ediyor; iki kez kıyısından dönülen savaş şimdi yeniden Türkiye’nin gündeminde... IŞİD adlı nevzuhur örgütün ülkemize yönelik tehditlerine, güvenlik riski taşıyan 1,5 milyona yakın mültecinin topraklarımızdaki varlığına ek olarak, bir süreden beri iç ve dıştan hükümete yönelen ‘IŞİD ile işbirliği’ iddiaları, Türkiye’nin baskılara dayanmasını zorlaştırıyor.
İllâ Türkiye’nin de bu savaşta yer alması isteniyor.
IŞİD’in ‘Sünni İslâm’ı temsil iddiası veya Batı’nın bu örgüte uygun gördüğü ‘Sünni İslâm’ yakıştırması tam bir uydurmacadır. Sünni olmayanlara hayat hakkı tanımayan, gayr-ı müslimlere hiç acımayan bir örgüt IŞİD; ancak bu özelliği bile ‘Sünni’ olma iddiasıyla çelişiyor.
Hem sonra, Türkiye sınırında devam eden çatışmalarda IŞİD’in öfkesini üzerlerine kustuğu Kürtler de ‘Sünni’ değil mi?
Nevzuhur örgütü iddialarına bakarak değerlendirmek yanıltıcıdır.
Evet, IŞİD, kendisini ‘Sünni’ bir örgüt olarak tanımlıyor ve bu sayede bazı çevrelerden özel ilgi görebiliyor. Saflarına katılanların üzerindeki cazibesi de ‘Sünni’ olma iddiası; buna kuşku yok. Ancak, bugüne kadar sahnelediği bütün eylemler ile yürüttüğü savaş IŞİD’in iddiasına ters...
Masum insanların, sözgelimi elinde silâh değil fotoğraf makinası bulunan gazetecilerin, öldürülmelerinin herhangi bir mezhebi anlayışla ilgisi olabilir mi? Kurbanların bile hayvana acı vermeksizin canını alma dini tavsiyesi söz konusuyken, insanları hayvan gibi boğazlama fetvası hangi Sünni mezhebin kitabında yazıyor?
Varlığını hissettirdiği son aylarda IŞİD’in İslâm dini ve onun bağlılarına vermiş olduğu zararı, yakın zamanlarda hiçbir İslâm-düşmanı başaramamıştı.
Modern barbarlıktır yaptıkları...
Şimdi de, IŞİD’in varlığı yüzünden çıkan savaşla düşmanlıklar kalıcı hale dönüşecek ve sonrasında bu coğrafya kendisini sürekli bir çatışmacı ortama mahkum edecek... Ortadoğu’da herkes birbirinden kuşku duyacağı gibi, IŞİD’in militanlarını genellikle oradan devşirdiğine inanıldığı için Batı ülkelerinde yaşayan müslümanların hayatı bundan böyle hiç kolay olmayacak...
Bugüne kadar hangi silâhlı çözüm arayışı işe yaradı ki, hedeflerin tepesine bomba yağdırılarak IŞİD’le hesaplaşma başarılı olsun?
Anlaşılması güç bir nokta da şu: 11 Eylül (2001) uğursuz eylemlerini gerçekleştirenleri etkileyen ve IŞİD’i de doğuran ortam, ABD’nin yanında yer alan koalisyoncu ülkelere çok şey borçlu. O ülkelerde yaygın olan düşüncelerden etkilenmiş insanlar IŞİD bayrağı altında toplanmış olduğu halde, IŞİD’e karşı savaş cephesinde başı onlar çekiyor.
Koalisyonu oluşturan ABD o ülkelerden insanlara IŞİD’e karşı savaş dersleri veriyor.
Bir sonraki başağrısı, şimdilerde ABD tarafından IŞİD’e karşı eğitilenler arasından çıkarsa hiç şaşırmayın...
Türkiye bu yanlışlığın dışında kalmalı.