Nasıl bir savaşsa bu...
‘Horasan Grup’ adıyla anılan bir terörist örgütün varlığından haberdar mıydınız?
Kendi hesabıma ben değildim. İster Google’a girip tarayın, ister Wikipedia’ya bakın, böyle bir örgütün geçmişiyle ilgili herhangi bir bilgiyle karşılaşmayacaksınız. Yepyeni bir örgüt bu.
Suriye içerisindeki IŞİD’le savaş başlar başlamaz başımıza böyle bir örgüt çıktı; hem de medyaya bakarsanız, insanların boğazını kesmekte tereddüt etmeyen IŞİD’ten bile daha tehlikeli yaftasıyla... Çünkü bağlıları, ABD ve Avrupa’ya yönelik bombalama eylemleri planlıyorlarmış...
National Intelligence istihbarat örgütünün başında bulunan James Clapper, 18 Eylül günü, Washington’da yaptığı sunumda adını ilk kez anmış Horasan’ın...
Horasan Grup aslında el-Kaide’nin uzantısıymış. Lideri Muhsin el-Fadhli Kuveytli imiş; ama Suriye’nin Halep kentinde oturmaktaymış...
Amerikan ve koalisyon uçakları iki gündür Horasan Grup yüzünden zaten mahzun Halep’i bombalıyor...
Gerçekte böyle bir örgüt var mıdır, yoksa IŞİD hedeflerini döverken Halep’i de bombalamanın bir gerekçesi midir, bilemem elbette. Vaktiyle olmayan örgütler şimdilerde dünya gündemini belirler, sergiledikleri vahşi infaz görüntüleriyle kuşku duyanlara varlıklarını bizzat kendileri ispat ederken, “Bir de bu var” diye önümüze sürülen yeni örgüte nasıl yok diyebilirim?
Düşünün hele bir: Bundan çok değil bir yıl önce, “Dünyanın başına büyük işler açacak bir örgüt var, adı da IŞİD” diye karşımıza çıkılsaydı, herhalde IŞİD’in varlığı da inkâr edilebilirdi. Öyle bir örgüt birilerinin zihninde önceleri var olsa bile, ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ (IŞİD) olarak 2013 yılının nisan ayında ortaya çıktı. Dünya gündemine girmesi için ise, bu yılın haziran ayını beklememiz gerekti.
Bir yaşında bir örgüt, üç aydır neredeyse bölge haritasını değiştirecek denli faal: Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirdiği gibi, Irak ve Suriye’de petrol çıkarılan, su zengini yerlerin fethiyle meşgul...
İddiaya göre, istediği zaman kentlere giden suyu kesebiliyor, elindeki bölgelerde çıkan petrolü rahatlıkla pazarlayabiliyor. Tabii bir yandan da her türlü vahşeti sergilemekten geri durmuyor: Kelleler koparıyor... Toplu infazlar yapıyor... Kadınları esir alıp cariye olarak kullanıyor...
Afrika’da kendisinden biraz önce çıkan Boko Haram gibi bir örgüt IŞİD...
Yarın da, Horasan Grup için “Canım işte, IŞİD gibi bir örgüt” denebilir...
Bu tür örgütlerin hepsi için “El-Kaide doğurdu” denildiği gibi...
Kimse beni, terörü ya da bu nevzuhur örgütlerin sahneye koyduğu eylemleri küçümsemekle veya onlara karşı yürütülen mücadeleyi tasvip etmemekle suçlamasın. Tam tersine, kendilerini ‘İslâm dini’ ile irtibatlı gösterdikleri ve İslâm ile asla ilintilenemeyecek vahşi eylemleri onun adına işledikleri için, bu tür örgütlere en ufak bir müsamahaya taraftar değilim.
Sorun şu: Tamamen modern dünyanın ürünü olan bu vahşi örgütler, onlara karşı verilen mücadele ve açılan savaşlarla yenilemiyor; yenilmek şöyle dursun, hem yenileri ürüyor, hem de vahşetleri daha artıyor... Böyle bir mücadeleye ‘mücadele’, savaşa ‘savaş’ denir mi?
Dense dense, yapılana ‘aptallık’ denir, ‘saflık’ denir, ya da olana bakıp ‘bu işin içinde başka bir iş var’ denir...
Bilmiyorum, siz ne dersiniz?