Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran’nda yaşanan politik olayları anlatan kitap, cep telefonu gibi basit bir cihazın gerekirse baskıya, zulme karşı koyma aracı olabileceğini de vurguluyor

        Geçen hafta "Şehir ve Korku" temalı İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) kapsamında, İran Vakayinamesi adlı buluşmayı yönettim. "Zehra’nın Cenneti" adlı sansasyonel çizgi romanın yaratıcıları olan İranlı Amir ve Cezayirli Khalil’le birlikte... Amir hikâyeyi kaleme alan kişi. Aynı zamanda belgesel filmci. Khalil ise gazeteciliğinin yanı sıra çizer. Gerçek adlarını kullanmadıkları gibi, fotoğraf da çektirmiyorlar. Fakat işin doğrusu, hem kendi halkları, hem de baskı altında yaşayan diğer toplumlar adına önemli bir iş başardılar. Yani Zehra’nın Cenneti aracılığıyla internetin, daha doğrusu dijital kültürün siyaset ve edebiyatta ne kadar etkili olabileceğini kanıtladılar. Dijital ortamda 12 dilde yayınladıkları ve Ortadoğu yeraltı sahnesinde fenomen olan çizgi romanları Zehra’nın Cenneti, bize yeni direniş biçimlerinin mümkün olduğunu gösterdi.

        En iyisi baştan anlatmak... Tahran’ın güneyinde Behesht-e Zehra (Zehra’nın Cenneti) adlı bir mezarlık var. İran’da isyankârların, direnişçilerin sonunda gönderildiği yer burası. Bir tarafında hep kalabalık bir insan topluluğu oluyor. Kayıp evlatları için yas tutan anne ve babalar, şehrin en büyük mezarlığında sürekli sessiz bir eylem gerçekleştiriyor. Amir ve Khalil’in çizgi romanı adını ironik bir şekilde bu mezarlıktan, orada bekleyen acılı anne babalardan alıyor. Bir de elbette 2003’te İran’daki kayıp insanları araştırırken tutuklanan ve hapishanede dövülmek suretiyle katledilen gazeteci Zahra Kazemi’den.

        İKİNCİ KİTAP İSTANBUL’DA GEÇECEK

        Olaylar, şaibeli 2009 seçimleri sonrasında geçiyor. İran’daki büyük bir protesto eyleminde Mehdi adlı genç aktivist kayboluyor. Annesiyle blog yazarı erkek kardeşi Hassan umutsuzca onu aramaya başlıyorlar. Hastaneden morga ülkeyi karış karış gezerken, sahtekâr bürokratları aşıyor, hatta taksi şoförleri, çarşı esnafı ve tabii ki Hassan’ın hacker arkadaşları aracılığıyla cezaevi bilgisayarlarına bile sızıyorlar. Onlara kâh bir Youtube videosu kâh bir SMS mesajı yardım ediyor. Biz de böylece Youtube videolarının sadece komik kedi filmlerinden, blogların sadece “nail art” fotoğraflarından ibaret olmadığını, internetin muazzam bir kitlesel güç haline gelebildiğini görüyoruz.

        İstanbul’daki sohbetimiz sırasında Amir, 2009 seçimlerindeki yolsuzlukların ortaya çıkmasında cep telefonlarının büyük payı olduğunu anlattı: “Binlerce kişi o sırada fotoğraflar ve mesajlar aracılığıyla dünyanın dört bir yanına belge taşıyıp durdu. Kapakta bu yüzden cep telefonu tutan bir el görüyorsunuz.”

        Zehra’nın Cenneti’nin Türkçesi, Pegasus Yayınları’ndan çıktı. Amir ve Khalil’in anlattığına göre, çizgi romanın ikincisi yolda. Bu kez olaylar İstanbul’da geçecek. Zira ilk maceranın sonunda Hassan İran’dan kaçarak İstanbul’a sığınıyordu. Devamında neler olacağını, bekleyip göreceğiz.

        COELHO’DAN DESTEK

        Devrimden sonra İran’ı ziyaret eden tek Müslüman olmayan yazar olmasına rağmen Paulo Coelho, İran’da olup bitenlere gösterdiği tepkiden dolayı zaten hükümet tarafından mimlenmişti. 2009 seçimlerinden sonraki protesto gösterileri sırasında polis tarafından öldürülen Nida Ağa Sultan’ın ardından blogunda yazdığı yazı üzerine işler iyice kızıştı. Önce Zahir adlı romanı toplatıldı, ardından yayınevi Caravan mühürlendi, sonunda da yayıncısı Arash Hejazi tehditlerden ötürü İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı. Bu arada Coelho, Zehra’nın Cenneti’nin yaratıcıları olan Amir ve Khalil’e de büyük destek verdi. Kitabın sonunda, bugüne dek İran’da nedensiz bir şekilde ortadan kaybolan bütün insanların sayfalarca süren upuzun listesinin yanı sıra, Coelho’nun bir yazısı da yer alıyor.

        Diğer Yazılar