Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mağdur çocuklara ‘pozitif ayrımcılık’mı, herkese eşitlikmi?

        Şiddetin her türlüsüne şahit olmuş ve hemen her gün okuduğumuz haberlerle şaşırma güdümüzü kısmen kaybetmiş bir toplum olsak da, konu çocuk istismarına gelince işler değişiyor. Şaşırmak, üzülmek yetmiyor; bu kez ortak bir utanç devreye giriyor. Konuyu tek bir şehre, bölgeye mal etmemek, eğitimli-eğitimsiz meselesiyle sınırlamamak gerekiyor. Utanç hepimizin utancı. Başta mağdur yakınları olmak üzere hepimizin tek avuntusu, suçlulara verilecek cezalar. Çocuğa yönelik işlenen suçlarda cezalar hukukçulara göre yeterli gözükse de, kamu vicdanı rahat değil... Son olarak 7 yıl önce 12 yaşındayken Mardin’de 26 kişinin tecavüzünen uğrayan N.Ç. davasının haziran ayında zaman aşımına uğrayacak olması mevcut yasal düzenle ilgili akıllarda soru işaretleri yaratıyor. 2005 itibarıyla değişen yeni TCK’ya göre çocuğa karşı cinsel istismar suçlarında zaman aşımı uygulamasından vazgeçildi; peki ya öncesi?- Yeni TCK’da sadece çocuğa karşı işlenen cinsel suçların zamanaşımı kapsamı dışına alınması yeterli mi? Çocuğa karşı işlenen her türlü ruhsal, fiziksel suç, zamanaşımı kapsamı dışında mı tutulmalı? Çocuğa karşı pozitif ayrımcılık mı yoksa herkese eşitlik mi? İşte farklı görüşler...

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        ‘Çocuk olanları büyüyünce anlatabiliyor o zaman da zaman aşılmış oluyor!’

        Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı, Ankara Barosu Çocuk Bölümü Bşk. Av. TÜRKAY ASMA:

        ‘Yeni TCK’da cinsel suçlarda zamanaşımı uygulaması kaldırıldı ama eski davalarda sürüyor’

        2005 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçlarda zaman aşımına uğraması kaldırıldı. Yeni Ceza Kanunu’nda çocuğa karşı işlenen cinsel suçlarda zamanaşımı yok. Çocuklar çok küçükken, 7-8 yaşlarında cinsel istismara uğruyorlar. Bunları kimseye söyleyemiyorlar, büyüdükleri

        zaman söylüyorlar. O zaman hemen hepsi zaman aşımına uğramış olurdu, ki 2005 öncesi bu ne yazık ki böyle. Yeni TCK’ya çocuğa yönelik cinsel suçları

        zaman aşımından çıkaran birmadde eklendi, bu suçlar zaman aşımına

        uğramayacaklar hükmüne bağlandı. Ama ne yazık ki eski TCK zamanındaki davalar zaman aşımına uğramaya devam ediyor.

        CHP İzmir Milletvekili, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi AHMET ERSİN:

        ‘Zaman aşımı Türkiye’nin kanayan yarası, geçmişteki ayıplar temizlenmeli’

        BU Türkiye’nin ayıbıdır. Zaman aşımı sorunu Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Bazı davalar yerel mahkemede bazı davalar ise Yargıtay’da zaman aşımına uğruyor. Ama bu olayda kusur devletindir. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, bu olayı kendisine iş edinip takip etmesi gerekirdi. Ama bakan ilgilenmemiş, kurumlar da ilgilenmemiş. Devlet bu ayıbı mutlaka temizlemelidir. Çiçek, ilgileniyorum demiş ama unutmuş. Bunların zaten yönetim anlayışı budur. Sayın Çiçek ayıp etmiş. Bu tür davalardan dolayı Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde çok ciddi tazminatlar ödüyor. Bu davadan dolayı da ödeyecektir. Ama tazminatlar insanların yaralarına merhem olmuyor.

        Avukat AYNUR TUNCEL YAZGAN:

        ‘Zamanaşımı çocukların korunması için tercih edilebilir‘

        ÇOCUĞA yönelik suçlara verilen cezalar düşük değil, zaman aşımları da çok yüksek. Bu suçlar için zamanaşımı olmasın demek siyasi bir tercih sorunu. Toplumda bu konuda bir uzlaşma varsa ve siyasi irade bu suçla baş edemiyorsa belki istisna yaratılabilir. Ama bu konuda toplumsal bir mutabakat, kanunda açık hüküm olması lazım. Olası böyle bir düzenleme eşitlik kuralına aykırı ama pozitif ayrımcılık kapsamında “çocukların önceliği”,

        “çocukların korunması” ilkelerinden dolayı tercih edilebilir.

        Umut Çocukları Derneği Sözcüsü MEHMET YÜCELAY:

        ‘Söz konusu çocuksa bütün şartları zorlamak lâzım’

        SÖZ konusu çocuksa çocuğun menfaatleri doğrultusunda ne gerekiyorsa

        bunları zorlamamız gerekiyor. Zamanaşımı konusunun mutlaka bir şekilde aşılması lazım, prosedürlere girmememiz lazım. Sokakta çalıştırılan çocuklar konusu Kabahatler Kanunu’na giriyor, bırakın Ceza Kanunu’nu. Üç yaşındaki, beş yaşındaki çocuğunu sokakta çalıştıran insanlar 69 TL para cezasıyla kurtuluyorlar. Ve 50 kere aynı cezanın bir kişiye uygulandığı oluyor. Çocuğa

        yönelik her türlü hukuki problemde, çocuk olduğu dikkate alınarak, haklarını

        savunamayacağı, haklarına sahip çıkamayacağı dikkate alınarak tehditle

        konuşamayacağı durumlar olacaktır. Dava düşse, öyle bir şey var mı? Çocuk çünkü, korkutulması çok kolay. Bağımlı kişinin kendisini ifade edebilmesi ne derece mümkün? Belli bir süre sonra ifade edebilir. Ondan sonra da zamanaşımı oluyor..

        ****

        ‘Çocuk suçları için farklı bir zamanaşımı ayrıcalığa girer, hukukta ayrıcalık olmaz’

        Yargıtay 5. Dairesi Başkanı AHMET CEYLANİ TUĞRUL:

        ‘Cezalar yeterlidir, zamanaşımı makuldür. Çözüm ceza vermek değil yeniden suç işlemesini önlemektir’

        CEZA hukukunda, bütün suçlar için belirli bir zaman aşımı uygulaması var. Kalkıp da çocuğa yönelik suçlar için şu, öbür suçlar için bu demek eşitlik ilkesine aykırı olur. Çocuğa yönelik suçlar için zaman aşımı iptali söz konusu olamaz, bu ayrıcalıktır ve hukukta ayrıcalık olmaz. Aynı zamanda çocukların işlediği cezalar için af da eşitlik ilkesine bir o kadar aykırıdır. Bu suçu işleyen de çocuksa, yasa koyucu ona da yeteri kadar ayrıcalık tanıyor. Yeni bir düzenleme yapmaya gerek yok. Çocuğa karşı ya da başkasına karşı suç işleyen bu çocukları eğitmek cezaevlerinin, devletin görevidir ki dışarı bırakıldıklarında yeniden suç işlemesinler. "Suç işledi” deyip ceza vermek çözüm değil. Cezalar yeterlidir, zaman aşımı süreleri makuldür. Sadece ceza ve zaman aşımını tartışmak çözüm değil, çocuğa yönelik suçlar bir bütün olarak ele alınmalı ve bu çocukların mağduriyetleri çok yönlü olarak giderilmeye çalışılmalı.

        ***

        İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuku Öğr. Üy. Prof. Dr. ERSAN ŞEN:

        ‘Zamanaşımı sınırsız olsa ne olur?’

        Bizim mevcut sistemimizde birkaç suç dışında dava zaman aşımı uygulaması devam ediyor. Cinsel İstismar Suçu TCK’nın 103. maddesinde önemli bir suç olarak düzenlenmiş. Yeni kanunda zaman aşımı kısa değil uzun da tutulmuş. Kanaatim odur ki, bu meselelerde soruşturmanın hızlı ve gizli yapılabilmesi, davanın açılabilmesi, bunu değerlendirmeye yönelik Adli Tıp Kurumu’nun hızlı hareket edebilmesi, bu gibi meselelerin gerek ailede gerekse o çocukların bulunduğu okulda, sosyal kurum ile kuruluşlarda iyi takip edilip, karanlıkta kalmamasının sağlanması gerekir. Sorun anladığım kadarıyla zaman aşımından Türkiye’de öte bir durum. Türkiye’de her zaman suçlarla alakalı dava zaman aşımı oldu. Eski kanun döneminde kısa idi, yeni kanun döneminde bu sıralar süreler bir hayli uzatıldı. En az zaman aşımı süresi 12 yıl gibi şu anda. Dolayısıyla sorun zamanda değil. Zaten bir suçla ilgili iddianın 10 yıl sonra gündeme getirilmesi önemli değil, olay sıcağı sıcağına tespitlendirilip, şüphelilerin yakalanıp, mahkemeye sevk edilebilmeleridir, esas olan budur. Bu gibi suçlarda “Zaman aşımını kaldıralım” demek, bir çözüm gibi gözükebilir ama meselenin esasını çözmek gerekir. Esas sorun, cinsel istismar iddialarının ortaya çıkarılabilmesi, değerlendirilebilmesi, delillendirilebilmesi ve davalarının açılabilmesi. Özellikle çocukların çok bulunduğu yerlerde bunların tespit edilebilmesi önemli. Bunlar tespit edilemiyorsa isterseniz zaman aşımını sınırsız yapın, bir anlam ifade ediyor mu? Bence temelde sorun zaman aşımı değil. Uygulamaya sokacak olsanız, personelin, teknik ekibiniz olmadıktan sonra ne anlamı var? Ekibiniz olmadan neyi çözeceksiniz? Zaman aşımını uzatmakla sorun çözülmez. Bu davalar niye bu kadar uzun sürüyor, bunlara bakmanız lazım. Savcıların, hakimlerin sayısı az iken, delil toplayamazken zaman aşımını sınırsız yapın, ne olacak? Adamı mezardan çıkarıp, yargılayacak mısınız? Adli Tıp 2011 yılına gün verirken, sorunlarınızı çözmeden zaman aşımını uzatmak olur mu? Bu meselelere bakış açımız yüzeysel. Bir olay çıkıyor, o olayla ilgili bağırıyoruz, çağırıyoruz, gerisi gelmiyor

        Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. VAHİT BIÇAK:

        ‘Sorun zamanaşımı değil, yargının işleyişi’

        Zaman aşımı süreleri oldukça uzun süreler. Suça göre değişiyor. Beş yıldan başlıyor, 30-40 yıla kadar sürüyor. On yıllık zaman aşımı süreleri var, otuz yıllık da var. Cinayet veya ırza geçme suçlarında zaman aşımı süreleri çok uzun. Burada zaman aşımı süresini kaldırmaktan ziyade, adalet sisteminin işleyişini hızlandırmak lazım. Çünkü, şöyle bir özdeyiş vardır, “Geciken adalet, adaletin değildir” Bir olay olduktan sonra adaletin, soruşturmanın, duruşmanın, temyiz aşamasının en fazla dört yıl içerisinde bitirilmesi lazım. Dört yıl da çok uzun bir süredir. Dört yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin standartıdır. Herkesin adil yargılanma hakkı vardır. Adil yargılama hakkı makul sürede yargılanmayı içerir. Mağdurun da adaletin gecikmeden tecelli edilmesini bekleme hakkı vardır. Yani adalet sistemi dört yıl içinde yargılama yapması lazım. Bir yargılama dört yılda bitirilemiyorsa mağdurlara adalet sağlanmamıştır, adil yargılama hakkı ihlal edilmiştir. AHİM’e giderse, devlet tazminat ödemeye mahkum ediliyor. Zaman aşımını kaldırmaktan ziyade yargılamanın işleyişini hızlandırmak lazım. Zaman aşımını kaldırsanız da dosya 30-40 yıl devam edecekse zaten mağdurun derdine çare olmaz. 5 yaşındaki bir çocuk mağdur olmuşsa, 30 yıl sürerse dava, 35 yaşında hala mahkeme koridorlarında sürünüyor olur.

        Diğer Yazılar