Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta “Rusya’nın Türk Akımı tehlikede” uyarısını bu köşeden ilk duyurduğumda, yazım çeşitli ülkelerde haber yapıldı. Ardından Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak’tan, “Türkiye’de hükümet kurulmadan Türk Akımı teklifi zor” açıklaması geldi. Kısacası, benim yazımın önemini epeyce yukarılara çekti. Ancak Rus bakanın konuyu siyasi atmosfer ve hükümetle ilişkilendirmesi kafaları karıştırdı. Çünkü Türkiye’de mevcut hükümet karar veremediği için değil, Rusya’nın talepleri karşılanabilir olmadığı için Türk Akımı tehlikeye girmiş durumda.

        Bakan Novak, TASS haber ajansına yaptığı açıklamada, Ankara ile söz konusu proje üzerinde aylar önce görüştüklerini, hükümetler arası sözleşme projeleriyle ilgili görüş alışverişinde bulunduklarını, ama hazirandan sonra işlerin tıkandığını ifade ediyor. Konuyla ilgili olarak Türk makamlarının yaklaşımı ise oldukça farklı. Çünkü Rusya, Türkiye’de siyasi atmosferden faydalanarak Ocak 2015’ten itibaren yürürlüğe girmesi gereken indirim oranını pazarlık malzemesi yapmak istiyor.

        Halbuki Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz fiyatında indirim talebi tamamen mevcut kontratlardaki fiyat revizyonu şartları çerçevesinde, BOTAŞ’ın sahip olduğu bir hakken ve o kapsamda yürütülürken, seçim sonrası Türk Akımı ile arasında bir sebep-sonuç ilişkisine sokuldu. Türk Akımı’nın fiyat indirimi için bir ön şart gibi sunulması ise Rus tarafının algı operasyonunda başka bir şey değil. İndirim hiçbir şart olmadan Türkiye’nin elindeki tamamen kontrata dayalı bir hakkı ve yürürlüğe girmesi 8 ay gecikmiş durumda. Bu sebepten BOTAŞ her an tahkime gidebilir.

        Ancak Rus Enerji Bakanı Novak, yeni seçim ve olası hükümet değişikliğinin Türkiye’de belirli organize zorlukları oluşturabileceğine işaret ederek, her şeyin Türk tarafına bağlı olduğuna vurgu yapıyor. Rus bakanın hakkını yemelim, bir açık kapı da bırakmış durumda: “Rusya tarafı olarak, ilk metinde olası görüş ayrılığı konusunda mutabakatın sağlanması için Türkiye’ye her an gitmeye hazırız.”

        Peki, Türkiye tarafı ne düşünüyor? Konu sadece; “Rusya gazda indirim yaptı, Türkiye de Türk Akımı’na izin versin” ile sınırlı değil. Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarının hızlandırılması, Türkiye içinde projeyi destekleyecek hukuki düzenleme gibi biraz karşılanması zor ve hatta Türkiye mevzuatlarına ters istekler de söz konusu…

        Bakalım bu proje ne olacak?

        DIŞ TİCARETİN AÇIĞI KAPANMAZ!

        Türkiye’nin ekonomiye bakışında en sorunlu alanlardan birisi, verileri zamanında ve doğru okuyamamak. İkincisi ise koyulan hedeflerin abartılı ve tutturulabilir olmaktan uzak olması. Hem verileri doğru okunmuyor, hem de hedefler çok yüksek ve ulaşılmaz olarak konunca, moral bozukluğu ve işin altından kalkabilmek için gösterilecek gayretlerde isteksizlik beraberinde geliyor. Bence açıklanan rakamlara ve keyif kaçıran dış ticaret açığına bu gözle bakılabilirse bir netice alınması için en azından yol haritası çıkarılabilir. Aksi takdirde “cekler, caklar”la akıl verenlerle, “inovasyon haftalarıyla” ve “teknolojiye eğilmemiz gerekir” ahkâmlarıyla zaman kaybederiz. Zaten öyle de oluyor. Teknolojiye yatırım yapan, hatta başarılı olan şirketlerimizin birçok yerde engellendiğini, önünün kesildiğini çok iyi bilen birisi olarak bunları tarihe not düşüyorum.

        Ekonomimiz daralırken bile dış ticaret açığı yükselerek daralıyor ve hâlâ bu ülkede ihracat ile ithalat rakamları aynı tarihlerde yapılarak, bir analiz imkânına fırsat verilmiyor. Neden?

        Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, temmuz ayına ilişkin dış ticaret rakamlarını bir ay geriden açıklarken, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bu defteri çoktan kapatmış oluyor. Mesela ihracat temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16.2 azalmış ve 11 milyar 181 milyon dolara düşmüş. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 8.7 oranında azalmış ve 18 milyar 209 milyon dolar olmuş. Dış ticaret açığımız da böylece yüzde 6.5 artarak 7 milyar 28 milyon dolar rekorunu kırmış. Tam bu rakamlar masaya yatırılacağı esnada TİM, ağustos ihracat rakamlarını açıklayacak ve her şey yine birbirine girecek. Bu kısırdöngü devam edecek.

        Peki, TÜİK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bir ay sonra açıklayabildiği ithalat rakamlarını TİM’in ihracat detaylarıyla birlikte açıklasa ne olur? İhracat rakamları içindeki ithal ürün oranı mı azalır, aynı zamanda ithalatçı da olan ihracatçıların keyfi mi kaçar?

        Ne olur ki, bu şekilde yapılmıyor?

        Aynı anda yapılacak ithalat/ ihracat açıklaması, içeride üretim yapan sektörleri, ihracattaki güçlerini ve ithal ürünlerin ülke ekonomisine yaptığı etkiyi daha iyi ortaya koyarak, çözüm için gözlerin açılmasını sağlamaz mı?

        Diğer Yazılar