Azerbaycan- Ermenistan olayında enerji var mı?
Azerbaycan- Ermenistan arasındaki çatışmaları nasıl okumak gerekir? Enerji boyutu bu tartışmanın neresinde? Ermenistan’ın durup dururken ve üstelik işgal ettiği topraklarda varlığını devam ettirirken Azerbaycan’a saldırması doğal olarak birçok şüpheyi akla getiriyor. Ekonomisi bozuk olan Ermenistan’ın, Türkiye-Rusya arasındaki gerginliği vesile ederek Azerbaycan ile de iyi ilişkileri olan Rusya’yı daha güçlü şekilde yanına çekmek istemiş olabileceğini bir kenara not edelim.
Öte yandan Rusya’nın giderek yalnızlaştığı şu günlerde, agresif tavırlar sergileyebileceğinden de bahsedilebilir. Mesela Kırım’ın durumu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından açıklığa kavuşturulmadan, Rusya’nın Avrupa’ya gaz satması sıkıntılı. Rusya, Avrupa’ya Kuzey Akım II’den gaz tedariki için çaba sarf ederken AB ülkeleri de henüz “evet” demeden konuyu masaya yatırıp görüşmeler yapıyor. Ama diğer taraftan da İsrail, G.Kıbrıs ve Azerbaycan gibi alternatif enerji kaynaklarını araştırıyorlar.
Rusya’nın her ne kadar Azerbaycan’a ayar verme gibi bir derdi yoksa da başka unsurlara da bakmak lazım. Kısa süre önce Azerbaycan gazının, Güney Gaz Koridoru’ndan AB’ye ulaştırılması için ABD dahil bütün katılımcı ülkelerle kısa süre önce toplantı yapılmış ve projeye olan destekler yenilenmişti. Rusya’nın Kuzey Akım’ına şüpheli yaklaşan AB’nin, Azerbaycan’ın Güney Gaz Koridoru’na desteği canını sıkmış olabilir mi? Ayrıca Türkiye üzerinden projelendirilen Türk Akımı’nın da şu an rafta olması Rusya açısından başka bir dezavantaj.
Öte yandan Rusya, İsrail ve Güney Kıbrıs gazının da bu zamanlarda konuşulmasını istemiyor. G.Kıbrıs’ta Rus bankalarının ciddi parası olduğu biliniyor. Öyle ki, bu paraları çekmesi halinde Yunanistan ve G.Kıbrıs ekonomisinin zora gireceğini de tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla Kıbrıs meselesinin de çözümünde Rusya’nın nerede durduğuna bakmak lazım. Tüm bunların üzerine bir de Rusya ve Devlet Başkanı Putin’i de yakından ilgilendiren “Panama Belgeleri” eklenince, dikkatleri çekecek her hadiseyi çeşitli şekillerde yorumlamak mümkün.
Toprakları çeyrek asırdır işgalde olmasına rağmen Azerbaycan ise hiçbir zaman savaşa girmek isteyen taraf olmadı. Petrol fiyatlarının düştüğü böyle bir ortamda ise hiç arzu ettiği bir şey değil. Ancak Minsk Grubu üyeleri Amerika, Rusya ve Fransa’nın ise istedikleri an çözebilecekleri Ermenistan’ın işgal meselesini, kendi aralarında pazarlık mevzusu yaptıklarını da bir kenara kaydedelim.
Acaba, ekonomisi kötü olan ve kaybedecek fazla bir şeyi olmayan Ermenistan, birileri adına hareket ederek bazı sözler almış olabilir mi?
4.5G’DE YERLİLİK NE KADAR OLDU?
“Hayırlı olsun” diyerek 4.5G için söze başlayalım. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın öncülük ettiği yerli baz istasyonu ULAK’ı henüz hiçbir operatör kullanmıyor. İhale şartnamesindeki ilk yıl için % 30’luk yerlilik şartı % 1’e dahi ulaşmamış. Halbuki 4G olarak yola çıkıldığında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahalesi sonrasında ihalenin şekli değiştirildi. Böylece epeydir kullanılan 4G teknolojisi yerine, 11’incü sürüm veya son jenerasyon olan 4.5G tarif edilerek teknolojik yenilik şarta bağlandı.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok ehemmiyetli diğer uyarısı ise yerlilik şartlarının değiştirilmesiydi. Evet, kâğıt üzerinde ihale şartnamesinde değişiklik yapıldı, ama 4.5G 1 Nisan’da hizmete girdiğinde nasıl bir yerlilik manzarasıyla karşılaşıldığını bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanı’nın uyarısıyla iptal edilen ilk ihalede yerlilik oranı ilk 3 yıl için sırasıyla yüzde 3-8-15 iken, gerçekleşen ihale şartnamesinde yüzde 30-40-45 olarak revize edildi. Böylece telekomünikasyon alanında Türkiye’de Ar-Ge yapılarak patent ve standart çalışmalara iştirakler için önemli bir adım atıldı. Peki, sonuç ne oldu?
Ulaştırma Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu yetkilileri, Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom’un yerlilik oranlarında hangisini önde olduğunu mutlaka biliyordur. Dilerim bu bilgileri bizimle de paylaşırlar.