Silahlı İHA yapalım mı, alalım mı?
Son günlerde Kilis’e yağan IŞİD roketleri sebebiyle İnsansız Hava Araçları (İHA) yeniden gündemimize girdi. Ancak ne hikmetse her sıkıştığımızda, yurtdışından hazırını almak üzere yola çıkıyoruz. Halbuki ilgili kurum ve kuruluşlarımız biraz akılcı davranmış olsaydı, bugün Türkiye silahlı İHA’larıyla Irak ve Suriye’deki her türlü melanet merkezlerini yok edebilirdi. Fakat savunma sanayii ürünlerinin yerli ve milli olarak üretilmesinde kabul edilmesi gereken bir gerçek var: Devletimizin, askerimizin bu konuda kafası karışık.
Evet, aynı hedefe yönelmekte zorluk yaşanıyor. İçeride birbirimize bir güvensizlik söz konusuyken, dışımızdakiler ise başarma noktasına geldiğimiz an, daha evvel bir sürü para dökmemize rağmen vermedikleri ürünleri, son kertede hibe olarak bile gönderebiliyorlar. Bilinen stratejiyi uyguluyorlar.
Türkiye olarak bir farklılık yaparak, her şeyin millisine odaklanıp kaynakları farklı kanallara harcamak yerine, ülkeye değer kazandıracak şekilde küresel savunma sanayiinin de gittiği yöne doğru hareket etmemiz gerekiyor.
Dikkatinizi çekmiştir. Savunma Sanayii Müsteşarı (SSM) İsmail Demir, Kilis’i IŞİD roketinden korumanın yolunun silahlı İHA olduğunu açıkladı. Buraya kadar tamam. Katyuşalara hedef olunmaması için önceden tespit edilip vurulmaları gerekiyor. Silahsız İHA tespit edebilir, ama vurmak için Türk savaş uçaklarının Suriye’ye geçmesi gerekir. Rusya ile yaşanan sorunlar sonrası büyük risk. Dolayısıyla mücadelenin en iyi yolu silahlı İHA. Hem tespit edecek, hem de tespit ettiği menzili yok edip dönecek.
Türkiye olarak dünyada İHA üreten ilk 5-6 ülkeden birisiyiz. TAI’nin ANKA’sı ciddi mesafe kat etti. Baykar’ın Bayraktar İHA sistemleri TSK’nın envanterinde gece-gündüz hizmette. Hatta silahlı modeli Roketsan ile yapılan ortak çalışmada denendi ve başarılı oldu. Hasılı silahlı İHA üretecek duruma gelmişiz, fakat ne hikmetse üretim tarafında bir karışıklık var. İthal olunca almak kolay, ama yerliyi yapmaya gelince aykırı sesler kendi içimizden çıkıyor.
Silahlı ve silahsız İHA sistemleri, sınır ötesi hareketlerde artık daha etkin rol üstleniyorlar. Çünkü silahlı İHA’ların radar kesit alanı düşük, görünürlüğü az ve sessiz uçtukları için fark edilmeleri zor.
Sözün özü: TAI Anka’sı hızlandırılarak devreye sokulabilir. Bayraktar’dan görevdeki mevcut modellerinin silahlılarını üretmesi istenebilir ve daha üst modelini geliştirmesi için yol haritası da çıkarılabilir. Dolayısıyla etkin ana bileşenleriyle İHA yapan 6 ülkeden birisi olan Türkiye’nin geldiği bu pozisyon yabana atılmamalı. Bu işe gereken önem verilmelidir. Her alanda iddialı olup ilgimizi ve kaynaklarımızı dağıtmak yerine farklı olacağımız yerlerde iddialı olalım.
EVET YOK BÖYLE KİRA! ÇÜNKÜ HESAP YANLIŞ...
Hürriyet’ten Sefer Levent, Ocak 2015’te yeni havalimanının işletmecisi İGA ile Unifree arasında imzalanan 25 yıl süreli dünyanın en büyük duty free anlaşmasının izlerini sürmüş. Ve yeni havalimanı tam kapasiteye ulaştığında, planlanan hedefler de tutarsa duty free alanlarını işletecek olan Unifree’nin ödeyeceği yıllık kiranın 500 milyon Euro’yu (1 milyar 600 milyon TL) aşacağı kanaatine varmış.
Ama yanlış hesap yaptığı için, sonuçta vaaaav seslerinin çıkmasına vesile olacak cinsten olmuş. Ancak Sefer de haklı, çünkü İGA’nın ortaklarından Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir’e sormuş. Cevap alamamış.
Birincisi Atatürk Havalimanı’nı işleten ATÜ’nün (Unifree de ortağı) şu anki cirosu 500 milyon Euro. Dolayısıyla üç beş senede cirosunu iki katına çıkarmak için sadece duty free alanlarının büyümesi yeterli değil. Yolcu sayısının da iki katına çıkarılması gerekir. Şu anda AHL’de yolcu sayısı 61.2 milyon. Ayrıca yasal olarak duty free’den alışveriş edebilecek yolcu sayısının da 30 milyon olduğunu unutmayalım. Yani 30 milyonluk dış hat yolcusunun 60 milyona çıkması çıkması gerekir ki o zaman Unifree 1 milyar Euro gelire kavuşsun. Ve söz konusu kirayı ödeyebilsin..
Ayrıca 30 milyonun dağılımı da var. En fazla harcama yapan yolcu kitlesi, 10.9 milyon ile İstanbul’dan giden yolcudur. Diğer 11 milyon İstanbul’a gelen yolcudur, burada sadece Türk yolcular alışveriş yapar. Harcamaları da daha azdır. Zaten bu da Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiğinde kalkacak olan geliş katı duty free’sidir. Diğeri ise transit yolculardır. Bu da 8.5 gelen ve 8.5 milyon giden yolcudur. Bunlardan sadece 8.5 milyon yolcu alışveriş eder, çünkü bunlar aynı kişilerdir. Ve geriye kalanlar ise iç hat yolcularıdır. ATÜ’nün cirosu da 500 milyon Euro olduğuna göre ortalama harcama 16 Euro’dur. Bu da uluslararası normdadır. Yolcu başına 20 Euro harcamayı geçen çok nadir havalimanları var. Açıldıktan sonra 10 yıl boyunca ortalama % 10 büyüme yaşanırsa ancak bu rakamlar yakalanabilir. Bilmem anlatabildim mi?