Asıl gümbürtü S-400'ler gelince çıkacak!
Türkiye füze ihalesine çıktığında beklediği ilgiyi Amerika, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’daki müttefiklerinden göremedi. Amaç füze satın almaktan ziyade, yapılacak işbirliğiyle Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kategorideki füze teknolojisine zaman kaybetmeden adım atmasıydı. Ama dostları, müttefik ülkeler böyle bir yaklaşım sergilemedi, hatta ihaleye bile bahsedilen kriterler çerçevesinde teklif vermediler. Hedeflerinde Türkiye’ye füze satmak vardı, ama teknoloji transferi, ortak üretim veya Türkiye’nin bu alanda söz sahibi olacak kabiliyetleri kazanmasına yardımcı olma anlayışı yoktu.
Bu sebeple Çin ile anlaşmaya imza atıldı. Hatta Çin-Türkiye füze anlaşmasının müttefiklerimizi tahrik edeceği bile düşünülüyordu, ancak sadece eleştiri yaptılar. NATO sistemine entegre olamayacağına dikkat çekildi. Çin füzelerinin teknolojik başarılarından bahsedildi. Belki de Türkiye’nin Çin ile füze işini ciddi bulmadıkları için çok oralı da olmadılar. Ne zaman Rusya konusu gündeme geldi, Türkiye’nin S-300 değil, S-400 alabileceği, hatta Rusya ile ortak üreteceği tartışılmaya başlandı, müttefiklerin yaklaşımları da değişti. Fakat asıl tartışmalar ve gürültülerin S-400’lerin Türkiye’de konuşlanmasından sonra ortak üretim aşamasında başlayacağını da bir kenara not edelim.
FÜZEDE DENGELERİ NE DEĞİŞTİRDİ?
Almanya ve ABD’nin içinde olduğu füze konsorsiyumu, şirketleri Türkiye’ye gönderdiler. “Teknoloji de dahil her şeyi veririz, hatta sizin yapabildiklerinizi de füze sistemimize entegre edebilirsiniz” demeye başladılar. Ama geç kalmışlardı. Çünkü uçak krizi sonrası Türkiye- Rusya ilişkilerinin düzeldi. İki ülke arasında bazı konularda tam mutabakat sağlanmasa bile füze konusunda zannedildiği kadar sorun çıkmadı. Hatta Rusya daha olumlu yaklaşımlar sergiledi. Galiba bu yakınlaşmada Suriye’de Rusya ile Türkiye’nin geliştirdiği bölge güvenliğine yönelik politikaların etkisi oldu.
Suriye’de ve Ortadoğu’da Türkiye’nin stratejileri NATO’da müttefikleriyle ne kadar çatışıyorsa, Rusya ile neredeyse aynı derece örtüşüyordu. Uçak krizi öncesi Türkiye’ye sadece S-300 öneren, teknoloji transferi ve ortak üretimden bahsetmeyen Rusya’nın, S-400’lerin satışına ve ortak üretimine sıcak bakmasında mutlaka başka etkenler de vardır, mesela Batı ile gergin olan ilişkiler, uygulanan ambargolar, fakat Ortadoğu’daki gelişmeleri birinci sıraya koymak gerekir.
Netice itibarıyla füze konusunda ne Amerika’nın, ne de NATO üyesi herhangi bir ülkenin Türkiye’yi eleştirecek bir gerekçesi kalmamıştır. Hakları da yoktur. Geçen uzun zaman dilimi içinde hiçbir olumlu yaklaşımlarının olmaması da dostlukla, aynı paktın üyesi olmakla çelişmektedir.
ÇİN’E İNANMADILAR, RUSYA ŞAŞIRTTI
Çin’den almayı planladığımız füze sistemi iptal edilince, Batılı şirketler, hükümetlerinin onayıyla Türkiye’nin kapısını çalmışlardı. Bunlardan birisi de ABD’li savunma sanayii devi Lockheed Martin’in büyük hissedarı olduğu, Alman ve İtalyan ortaklı MEADS şirketiydi. Bu şirketin yetkilileriyle yaptığım görüşmenin detaylarını ve tekliflerini ben de buradan yazmıştım. Maalesef daha önce Türk Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi (Turkish Long Range Air and Missile Defence System) ihalesine ilgi göstermeyen müttefikler, Batılı şirketler, çok esnek şartlarla, işbirliği için teklif paketleri getirmeye başladılar. Ancak, gözlemlerime göre Ankara hem önerilen paketlere güvenmediği hem de ne kadar samimi olduklarını kestiremediği için ilgi göstermedi.
Türkiye ile NATO arasında gerilim çıkarmaya matuf bir olay gibi sunularak eleştiri konusu yapılan S-400 füzelerinin satın alınmasıyla ilgili imzaların atıldığının bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmış olması, Batı’da adeta soğuk duş etkisi yapmıştır, yapacaktır. Ama artık çok geç. Zira füze konusunda anlaşmanın imzalandığı, işin finansman boyutunun konuşulduğu şu günlerde, Amerika’dan ilginç teklifler de gelebilir. Hatta ABD-Almanya konsorsiyumu füze şirketi de daha ilginç paketle devreye girebilir. Fakat öyle görünüyor ki, bu aşamadan sonra Rus füzelerinin Türkiye’ye gelişlerini hiçbir girişim engelleyemeyecektir. Yeter ki iki ülke arasında beklenmeyen bir sorun çıkmasın, çıkarılmasın!