TSK tatbikatı, Moskova ile Erbil'i enerjiyle yakınlaştırdı mı?
“Kuzey Irak’ta yapılacak bağımsızlık referandumuna Rusya ve ABD nasıl bakacak? Görünürdeki açıklama ve tepkiler ile uygulamalar birbirini tutacak mı? Kuzey Irak’ın en büyük iki yabancı enerji şirketi Rusya (Rosneft) ve ABD (Exxon Mobil) tescilli. Kısacası Irak Kürt Bölgesel Yönetim (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, bu iki büyük ülkeye enerjiden düşen paylarını verdiğine göre referanduma yüksek sesle ‘Hayır’ demeleri için ne gerekir?” 6 Temmuz 2017’de bu köşede, bu satırları yazmıştım. 25 Eylül’e az bir süre kala Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Irak sınırında tatbikata başlamasıyla IKBY’nin medya organı konumundaki Rudaw, doğru olmayan ilginç bir haberi servise koydu. Türkiye’de hemen hemen tüm medya grupları, bu haberi detaylıca analiz etmeden yayınlayarak ilginç bir algı operasyonuna aracı oldular.
Halbuki Rusya’nın enerji devi Rosneft’in internet sitesine bu gelişmeler üzerine konulan açıklama, IKBY medya organı Rudaw’ın haberlerini doğrulamıyor. Rosneft hâlâ ilgili boru hattı için müzakerelerin devam ettiğinin altını çiziyor. O zaman TSK’nın Irak Habur Sınır Kapısı yakınlarında askeri tatbikat yaptığı bir günde servis edilen bu haberle verilmek istenen mesaj nedir? IKBY Başkanı Mesud Barzani, bölgesindeki enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Batı’ya pazarlanacağına dikkat çekerek ne anlatmak istiyor?
Ortada henüz bir anlaşma yok, yıl sonuna kadar müzakerelerin devam edeceğine dair bilgi, açıklama var. Fakat Rudaw, “Anlaşma yapıldı” diye duyurdu, ama gerçekte doğalgaz için boru hattı müzakereleri yapılıyor. Gaz üretimi ve pazarlanması gibi hususların da bu müzakerenin konusu olmadığı anlaşılıyor. Türkiye sınırına kadar gaz gelse bile Avrupa’ya gidebilmesi için ortada bir anlaşma da yok, planlanmış boru hattı da... O zaman bu tartışma niye başladı?
İşin özü şu: Rusya, bölgenin enerji kaynaklarıyla yeni oyun kurmaya, oyuncu olmaya, hatta ABD’nin bir adım önüne geçmeye soyunuyor. Barzani de kendi emelleri doğrultusunda Rusya’yı kullanacağını sanıyor.
**************
THY YENİ MEYDANA, YENİ KİMLİK VE YENİ HOSTES KIYAFETLERİYLE TAŞINACAK!
Gelecek yıl 29 Ekim’de hizmete açılması planlan 3. havalimanına taşınmak için en fazla çaba sarf eden şirketlerin başında şüphesiz Türk Hava Yolları (THY) geliyor. İstanbul Yeni Havalimanı’nın dünyanın tek çatı altındaki en büyük terminalinde yer alan toplam 13 adadan oluşan check-in alanından 9’u özel olarak THY’ye ayrılmış durumda. Bunun anlamı, meydanın yaklaşık % 70’inin milli havayolu tarafından kullanılacağıdır.
Yaklaşık bir ay önce Habertürk TV’de canlı yayında ağırladığım THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, 3. havalimanına taşınmak için çalışmalara bir yıl önce başladıklarını, özel danışmanlık aldıklarını söylemişti. Hatta bu taşınmanın yaklaşık 500 milyon dolarlık yatırım maliyetiyle gerçekleşeceğine de dikkat çekmişti. THY, başta kargo olmak üzere ikram, uçak hat bakım tesisi ve operasyon birimleri için yatırımlar yapacak. Ancak bu kadarla bitmiyor THY’nin hazırlıkları. THY, yeni meydana baştan sona yenilenmiş yeni kurumsal kimlikle, uçaklarının üzerindeki tasarımlarının yenilenmiş haliyle ve özellikle de başta hostesler yani bay-bayan kabin personeli olmak üzere tüm personelinin yeniden tasarlanmış üniformalarıyla gidecek. Hatta THY uçak içi konfigürasyonda da önemli oranda belli standartları yakalamış olarak yeni meydanda hizmet vermeyi planlıyor.
**************
KONTROLSÜZLÜK GÜMRÜKLERDE VURGUN YAPTIRIYOR!
Yurtdışından Türkiye’ye mal taşıyan nakliyeciler, gümrük özet beyanları, boşaltma işlemleri için alıcılara bilgi verilmesi, koordinasyon sağlanması, çıkabilecek uygunsuzlukların takibi için ya kendilerine ücretini ödeyerek bir acente tutuyorlar ya da daimilik arz ediyorsa, bu acenteliklerini yapacak bir şirket kuruyorlar. Yapılan bu hizmet karşılığında yurtdışına fatura düzenleniyor ve ülkeye döviz kazandırılıyor. Hayır kazandırılmıyor! Normalinin böyle olması lazım, ama değil. Tıpkı yurtdışından gelen yabancı araçların ülkemiz otoyollarını, köprülerini beleş kullanıp trafik cezası ödememeleri gibi bir tablo da burada söz konusu.
Maliye, Gümrük ve Ticaret ile Ulaştırma bakanlıkları ve diğer ilgili bürokratlar lütfen daha fazla ihmal etmeyin, bu konuya el atın. Çünkü ciddi bir kontrolsüzlük var ve Türkiye’den haksız bir şekilde döviz kaçırılıyor. Hem de ne adı altında; acentelik hizmeti, ordino ücreti, terminal hizmet bedeli, konşimento bedeli gibi vs. isimler adı altında para isteniyor. Hatta bazı şirketler, alıcılardan belge başına 100 ile 500 dolar arasında değişen bu bedellerin, direkt olarak yurtdışına yatırılmasını bile talep ediyor. Bu konuya sadece giriş yaptım. Devamı yarına...