İhtiyacımız barış dili

Çatışmacı siyasi üslup ve toplumsal kutuplaşma; ekonomiden eğitime, barış içinde birlikte yaşama iradesinden hoşgörü ve uzlaşma kültürüne kadar hayatın her alanını adeta “ipotek” altına almış. Millet olarak başarılarımıza birlikte sevinemiyoruz, hüznümüzü beraber paylaşamıyoruz, ortak sorumluluğumuzu kabullenemiyoruz.

Hepimizin “ortak değer”i olan ordumuzun kazandığı zaferin mutluluğunu, sevincini bile içimize sindirerek doyasıya yaşayamıyoruz.

Siyasi partilerimiz bir “hizmet yarışı” olan seçimleri “kavga” ortamına ve ölüm-kalım savaşına dönüştürecek bir üslup kullanmaktan kaçınmıyorlar.

Siyasilerimizin kullandığı “yaralayıcı” dil; dalga dalga toplumun her kesimine yayılıyor, hepimizi “olumsuz” etkiliyor.

Birimizin “ak” dediğine başka birimiz “kara” diyorsa, birimiz “barış” dediğinde diğerimiz “savaş”ı dillendiriyorsa; sevgi, barış ve hoşgörü ortamını nasıl sağlayacağız?

Siyasi partilerimiz ve liderlerimiz demokrasinin ürünüdür. Demokrasiyi yaşatacak iklim de; barış, hoşgörü ve uzlaşma kültürü farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürme erdemidir.

KÖTÜ HARF YOK

Hiçbir alfabede “kötü” harf yoktur. “Kötü” olan dildir, üsluptur.

Unutmayalım ki; en önemli güç ikna gücüdür. Pozitif üslubun ve sevginin aşamayacağı güç ve yıkamayacağı engel yoktur. Zamanı akıllıca kullananlar, başarıyı kucaklarlar. Zaman; sevinenler için çok kısa, sevenler için sonsuzluktur.

Birbirimizi severek ayrışmadan kucaklaşarak, paylaşarak sonsuzluğa yelken açalım.

Bilelim ki; işsizliği, yoksulluğu, sevgisizliği, gerginliği, çatışmayı ortadan kaldırmanın yolu; %51’in oyu değil; %100’ün katılımıdır. %100’ün katılımını, rızasını sağladığımız zaman üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir problem olmaz.

Birbirimizi dinlemeden, anlamadan, güven içinde yaşayamayız.

Sonuç olarak: Kutuplaştırıcı, çatışmacı bir üslup yerine; güzel bir söz, sevgiyi anlatan dil, pozitif enerji kaynağı olur.