Asla geç değil
Kış sporları konusunda dört yılda bir, olimpiyat zamanında, bolca yazılır, çizilir... Sonra üzerine yatar bir dört yıl daha geçmesini bekler, yeniden aynı şeyleri konuşuruz. Türkiye, 90 yıllık Kış Olimpiyatları tarihi boyunca 1924, 28, 32, 52, 64, 68, 72, 80 Kış Oyunları’na hiç katılım sağlayamadan 22 olimpiyatta ortalama 4 sporcu ile mücadele etmiş. Ülke nüfusu, gelir düzeyi, coğrafi ve iklimsel özellikler göz önüne alındığında kar ve buz sporlarında doğal olarak Kış Olimpiyatları’ndaki durumumuz oldukça kötü bir noktada.
Tesis ve spor kültürü noksanlığı klişelerinden oldum olası uzak durdum. Çünkü bu eksiklikler sorunun bir parçası sadece. Kış sporları ile ilgili sorunlarımızı doğru teşhis edemezsek, yine aynı kısır döngü içinde bir 90 yıl daha kaybederiz.
Öncelikle kış sporlarının, doğası itibarı ile aslında evrensel değil, yerel sporlar olduğunu kabul etmeliyiz. Adı üzerinde, Alp Disiplini’nde madalya alan 10 ülkeden 7’si Alp Dağları’nı içinde barındıran ülkeler. Kayakla Atlama, Biatlon, yine adı üzerinde Kuzey Kombine Norveç üretimi spor dalları. Buz Hokeyi modern yapısı ile Kanada patentli bir spor. Diğer branşlar da yerel geleneklerden, gündelik hayattan, coğrafi veya iklimsel gereksinimlerden üretilmiş branşlar.
Bu ev yapımı ama harika sporlarda olimpiyat madalyalarının dağılımına bakarsak, ilk sırada birçok kış branşının ana yurdu Norveç’in oluşuna şaşırmamak lazım. Sıralamadaki ilk 15 ülkenin 3’ü İskandinavya’dan, Rusya ve Güney Kore ile Kanada ve Amerika dışında geri kalan ülkeler ise Alp Dağları’nı sınırları içinde barındıran veya Alpler’e komşu olan ülkeler. Alpler’den uzaklaştıkça madalya sayısı da azalmakta.
Kış Olimpiyatları tarihinde İspanya gibi bir spor ülkesinin sadece bir madalyası olması, yaz sporlarının birçoğunun beşiği Britanya’nın 9 altın madalya almış olması, kış sporları kültürü olan Balkan komşularımız Romanya’nın 1, Bulgaristan’ın 6 madalya sahibi olması, Türkiye adına kıyaslama ve eleştiri yapıldığında mutlaka dikkatle irdelenmesi gereken konular.
Futbolun da bir İngiliz oyunu olduğunu hatırlatarak devam edelim. Yaz-Kış Olimpik branşların tamamı bizim keşfettiğimiz, modern dünya sporuna kazandırdığımız branşlar değil. Tekvandoda olimpiyat madalyası alabiliyorsak, badmintonda olimpiyatlara sporcu gönderebiliyorsak, kış ve buz sporlarında da aynı şansa sahip olmalıyız. Bunun için kış sporlarını ‘Zengin hobisi’ olarak görmekten vazgeçip, tersine, branşın karakterine uygun iklimsel ve coğrafi avantajlara sahip, günlük hayatın içinde kar ve buz ile yaşayan illerimizden başlayarak yeniden yapılanmak zorundayız.
Öncelikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yeni tesisler açıp, mevcutları geliştirirken Kuzey ülkelerinden antrenörler getirip, hem alt yaş grupları için hem de Türk antrenörler için uzun vadeli çalışmalara başlamalıyız. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da hayata asılmanın, geleceğini garanti altına almanın veya spor yapmanın sadece futbol ile mümkün olmadığını, maddi ve manevi olarak yeni nesillerimize yaşatmak, boynumuzun borcu olmalıdır.
Sporda, kış sporlarında asla geç kalmış değiliz. Sporun kendi içindeki dinamizm, rekabet ve tutku, planlı bir yeniden yapılanma ile meyvelerini kısa, orta ve uzun vadede verecektir. Yeter ki başlayalım.
Lauryn Williams, kış sporlarına yeni başlayanlar, hatta çok geç kalmışız diyenler için esin kaynağı oldu 2014 Sochi’de. 2004 Atina Yaz Oyunları’nda 100 metrede gümüş madalya kazanmıştı Williams. 2012 Londra Yaz Olimpiyatları’nda ise 4x100 metre bayrak yarışında altına koşan Amerikalı kadın atletin sadece 18 ay sonra, 30 yaşında 2014 Kış Oyunları’nda ikili Bobsleigh’te gümüş madalya kazanması, konu spor ve insan olduğunda asla geç kalınmadığının en taze örneğidir.
Bu konuda bir de güzel haber verelim. Olimpiyatlardan sonra kış sporları ile ilgili geniş çaplı bir yeniden yapılanma hamlesinin hazırlıklar başladı Ankara’da! Asla geç değil.
Yeter ki ötelemeyelim, ertelemeyelim..