Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)

        23 OCAK 2015 FİLMLERİ

        64 yaşındaki Bill Murray’den kaba/fiziksel komedi malzemesi çıkarmaya çalışan “Benim Komşum Bir Melek”, daha yolun başında tökezliyor. Oyuncu ise Wes Anderson ve Jim Jarmusch filmlerindeki poker surat komedisine yatkın Steve Zissou, Don Johnston, Herman Blume gibi antolojik karakterlerini aratıyor. Her şeye rağmen Murray ve bir kez daha yeteneğini kanıtlama şansı bulan Naomi Watts ayakta kalıyor.

        Emekli, huysuz ve hedonist bir adamın yalnız yaşamasını anlayabiliriz. Bu durumdan mizah çıkarmak da zaten çok zor değil. Defalarca kez yapılan bir şey. ‘Vincent’ isimli bu Vietnam gazisi adam 60’ını geçen Bill Murray’nin katkısıyla karşımıza dikiliyor. Aşırı karikatürize bir karakter yoluyla ‘sıra dışı baba’yı ve ‘işlevsiz aile’yi arıyor. Onun kalbinin keskin bir dönüşle sevgi dolacağını nedense önceden biliyoruz.

        MURRAY, DENEYİMLİ DÖNEMİNDE DEĞİL Mİ?

        Yönetmen Theodore Melfi, burada 1.85:1 oranında geleneksel bir devamlılık kurgusuna başvururken tempoyu yükseltmiyor, sorumluluğu oyuncuların omuzlarına yüklüyor. Naomi Watts’ın canlandırdığı hamile Rus striptizci-hayat kadını capcanlı ve üç boyutlu. Aksanından hareketlerine kadar donanımlı bir karakter portresiyle sunuluyor. Oyunculuk açısından Murray’nin dehasına uyum sağlıyor. Melissa McCarthy’nin komşu tiplemesi, ‘çocuğu parayla Vincent’a bırakma’ diyaloglarında bir nebze olsun ‘mizah’ aşılayabiliyor. Ama performans konusunda Watts’a asla eşlik edemiyor.

        Filmi tüketirken daha ziyade tembel ve umursamaz bir adamın, Recep İvedik’vari bir karakterin, 60 yaşlarındaki sakallı bir bireyin kaba komedi (slapstick komedi) tezahürlerini izliyoruz. Aksanla rolüne başlayan Murray kimi aşamaları geçse de sevecen mahalle kültürünün kalıplarına karşı gelemiyor, iz bırakmıyor. “Çılgın Liseliler”den (“Rushmore”, 1998) bu yana gördüğümüz, olgunlaşmasına paralel olarak şekillenen poker surat komedisine (deadpan comedy) yatkın kimliğini sergilemiyor. Adeta ilk dönemine, uçarı yıllarına (bkz. “Stripes”, “Peki Ya Bob?”) geri dönmek isterken uyum sorunuyla boğuşuyor.

        60 YAŞLARINDAKİ BİR ADAM EVDE YALNIZ KALINCA GÜLDÜRÜR

        Oyuncu, Wes Anderson, Jim Jarmusch ve Sofia Coppola filmlerindeki kalıcı karakterlerini (bkz. “Kırık Çiçekler”, “Steve Zissou ile Suda Yaşam”, “Bir Konuşabilse…”) mumla aratıyor. Dışa dönük performans aranan bir projeye malzeme oluyor. Böylece aslında onun yeteneğiyle gülümsesek de bir süre sonra McCarthy’nin itici olduğu ve diğer tiplerin (Watts hariç) yazılmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz.

        “Benim Komşum Bir Melek” (“St. Vincent”, 2014), tutmamış bir kaba komedi filmi. Büyük oranda kimseyi sevmeyen bir adamın, karşısına çıkan bir çocuk sayesinde ‘yufka yürekli’ tarafını keşfetmesiyle ‘sevgi dolu bir mesaj’ içeriyor. Ama bağımsız sinemada bu yönelimden ‘dramatik komedi’ furyasını takip eden filmler (bkz. Alexander Payne eserleri) arasında değerli bir yere yerleşemiyor. Bu da Murray’nin sakarlıkları, vücut hareketleri ve yürüyüşüyle direnmesine yol açıyor. Kabul edelim ki zaman zaman ‘yetenek’ güldürebiliyor. Evde yalnız kalmış 60 yaşlarındaki çapkın adam her türlü komik! Kemal Sunal da olsa, Louis de Funès de olsa, Totò da olsa fark etmez!

        FİLMİN NOTU: 4.5

        Künye:

        Benim Komşum Bir Melek (St. Vincent)

        Yönetmen: Theodore Melfi

        Oyuncular: Bill Murray, Jaden Lieberher, Naomi Watts, Melissa McCarthy, Terrence Howard, Chris O’Dowd

        Süre: 102 dk.

        Yapım yılı: 2014

        NEDEN YÖNETMEN OLAMIYORUM?

        Tarkovsky gibi olmak isteyen bir televizyon yönetmeninin çaresizliğini, ironik tespitlerle önümüze seren bir ‘sanat sineması sektörü taşlaması’ denebilir. “Neden Tarkovski Olamıyorum…”, iğneleyici tespitleri, kimi Tarkovsky planları ve Tansu Biçer faktörüyle ilgi çekebiliyor. Ama Murat Düzgünoğlu’nun zorlama düşük tempo, ite kaka çıkan uzun planlar ve şişirilmiş sürenin katkısıyla beliren ‘çakma ve ruhsuz minimalist yönetmen’ kimliğini görmezden gelmek mümkün değil.

        Yönetmenlerin başarısızlık hikayeleri özellikle sanat filmlerinde karşımıza çıkmıştır. Burada da Murat Düzgünoğlu televizyon için ucuz işler çekerek para kazanan bir sinemacının hayatına sızıyor. Bahadır’ın kendini uluslararası festivallerde kabul ettirerek buradaki riskli sektörden uzaklaşma arzusunu yansıtıyor.

        HOŞ TESPTİLER YETERLİ Mİ?

        Tansu Biçer’in yansıttığı karakter ve bazı Tarkovsky sekanslarını canlandırma arzusu bütün sinefillere tesir ediyor. “Neden Tarkovski Olamıyorum…” (2014), iğneleyici taraflarıyla çuvaldızı kendimize batırmamızı salık veriyor. Bu ülkedeki sinemacıların neden sorunsuz ve tartışmasız bir yönetmene dönüşemediğinin sebeplerini araştırıyor. Şebnem Vitrinel’in ortak senaristliği, diyaloglarla ve tespitlerle filme büyük katkı veriyor.

        Murat Düzgünoğlu, Bitlis’te geçip kesişen hayatlardan destek alırken Bresson’un “Rastgele Balthazar”ını (“Au Hasard Balthazar”, 1966) ve Fellini’nin “Tatlı Hayat”ını (“La Dolce Vita”, 1960) akla getiren köy filmi “Hayatın Tuzu” (2009) ile sinema külliyatımıza girmişti. Ancak orada da gördüğümüz Nuri Bilge Ceylan ile Zeki Demirkubuz sinemalarını yinelemek isterken ‘çakma’ ve ‘boyutsuz’ durma sıkıntısıydı.

        110 DAKİKA ŞİŞİRİLMİŞ BİR SÜRE Mİ?

        Buraya da tempo düşürme numaraları ve uzun tutulup anlamsızlaşan sahneler damga vuruyor. Filme ne katkıları olduğu tartışılacak bu bölümler 110 dakikaya zorla bağlanıp sendeleyen bir esere yol açıyor. Ama en azından “Hayatın Tuzu”nun aksine senaryonun ve görüntülerin alaycı boyutuyla oyalanıyoruz.

        Sözgelimi uluslararası festivallere alınmak için devreye giren Kürtçe hikaye yazma ve azınlıkları anlatan sanat filmi çekme kuralına yapılan gönderme yerinde. Özellikle iki Kürt filminin Saraybosna ve Mar Del Plata’dan zaferle ayrıldığı bir sene geçirdiğimizden bu konudaki diyaloglar daha da anlamlı duruyor. Tarkovsky gerçeğinin yönetmenlerdeki etkisi ise keskin bir ironiyle karşımıza çıkarılıyor.

        FİLMİN NOTU: 4

        Künye:

        Neden Tarkovski Olamıyorum…

        Yönetmen: Murat Düzgünoğlu

        Oyuncular: Tansu Biçer, Esra Kızıldoğan, Vuslat Saraçoğlu, Menderes Samancılar

        Süre: 110 dk.

        Yapım yılı: 2014

        FAZLA DEĞİŞİM KARIN DOYURMAZ

        Ailesi öldürüldükten sonra 2. Çeçen Savaşı’nın ortasında yalnız kalan Hadji’nin hüzünlü öyküsü… “Artist” ile Oscar’a ulaşan Hazanavicius belli ki bu meselenin melodramatik tarafından etkilenmiş. “Arayış”, ‘farklı şeyler yapmalıyım!’ inadına kapılan bir yönetmenin 149 dakikalık savaş arka planlı karton bir duygu seli denemesine dönüşüyor. Zinnemann, Sokurov ve Konchalovsky’yi akla getirmekle kalıyor.

        El-omuz kamerasıyla reel zamanlı gözlemlenen 2. Çeçen Savaşı manzarası etkileyici… Özellikle filmin açılış sekansında görüntü yönetmeninin gözünden Hadji’nin peşime düşmek herkes ister. Bu bölüm Guillaume Schiffman-Michel Hazanavicius birlikteliğiyle sinemasal katmanlılık içeriyor. Ama nedense böylesi bir görüntünün devamı aynı egzotiklik, aynı acı ve aynı derinlikle gelmiyor.

        MİNİ DİZİ Mİ?

        Zira “Arayış” (“The Search”, 2014) araya karakterler girdikçe düşen ve bir 2. Çeçen Savaşı mini dizisi halini alan bir çalışma. Annette Bening’in de Bérénice Bojo’nun da ne işlevi olduğunu anlayamıyoruz. Savaş sonrası kesişen hayatların sağlam temeller üzerine oturmadığı ortaya çıkıyor. Batıcı bir bakışla yerleştirilen bu İngilizce konuşan bireyler, makyajlarıyla da, yüz ifadeleriyle de bu dünyaya ait değilmiş izlenimi bırakıyor.

        Filmi bu uçurumdan çekip çıkarmak ise Hazanavicius’un ta kendisine düşüyor. Ama ne fayda!!!... Yönetmen de meselenin hüznüne kendini öyle bir kaptırmış ki, orada öksüz kalan çocukla zaman geçirmek, onu kucaklamak istiyor. “Artist”in (“The Artist”, 2012) duygusallığı boşuna değilmiş dedirtiyor.

        RUS YÖNETMENLER EL ATMIŞTI

        Avrupa Birliği ve ABD temsilcileri neye yarıyor? Filmin 149 dakikaya kadar zorla uzatılıp fazla özgüvenle ve anlamsız karelerle sarılmasına… Hazanavicius, kariyerinin önceki kısmında da retro öğelerle boğuşmuşken bir anda politik bir meseleyle keskin dönüş yapıp ‘politik bir sinemacı’ olduğunu iddia ediyor. Bu durum fazlasıyla Batıcı bir yaklaşımla meselenin sömürülmesine yol açıyor.

        Üstelik Çeçen savaşları Sokurov, Konchalovsky gibi Rus yönetmenlerin filmlerine konu olmuşken onların sorumluluğunu üstlenmek bir Fransız’ın neyine? Tartışılır. Fred Zinnemann’ın 2. Dünya Savaşı sonrasında bir Çek çocuk ile bir Amerikan askerinin arasındaki dostluğu öne çıkaran “The Search”üyle (1948) kurulan bağ ise bir işe yaramıyor sanki.

        FİLMİN NOTU: 3

        Künye:

        Arayış (The Search)

        Yönetmen: Michel Hazanavicius

        Oyuncular: Bérénice Bejo, Annette Bening, Maksim Emelyanov, Abdul Khalim Mamutsiev

        Süre: 149 dk.

        Yapım yılı: 2014

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Açlık Oyunları: Alaycı Kuş Bölüm 1 (The Hunger Games: Mockingjay - Part 1): 3.5

        Ayı Paddington (Paddington): 6.5

        Bir Gece: 3.5

        Bire Bir: 3

        Çakallarla Dans 3: Sıfır Sıkıntı: 3

        Çapkın Profesör (The Rewrite): 3.2

        Çılgın Dersane 4: Ada: 1.3

        Deliha: 2.2

        Exodus: Tanrılar ve Krallar (Exodus: Gods and Kings): 4.4

        Fatih’in Fedaisi Kara Murat: 1.3

        Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku: 5.3

        Gece: 4.5

        Gece Vurgunu (Nightcrawler): 5.8

        Gittiler: Sair ve Mechul: 1.9

        Hacker (Blackhat): 4.4

        Hadi İnşallah: 4.5

        Hobbit: Beş Ordunun Savaşı (The Hobbit: The Battle of The Five Armies): 6.5

        İki Gün ve Bir Gece (Deux Jours, Une Nuit): 6

        İnsanları Seyreden Güvercin: 9.2

        Karda Bir Beyaz Kuş (White Bird in a Blizzard): 7

        Karışık Kaset: 5.5

        Kayıp Çocuk (The Captive): 4.5

        Kesik (The Cut): 5.3

        Kırımlı: 6.1

        Leviathan (Leviafan): 6.5

        Mazlum Kuzey: 1.9

        Mısır Adası (Simindis Kundzuli): 7.5

        Mucize: 5.6

        Müzede Bir Gece: Lahitteki Sır (Night at the Museum 3: Secret of the Tomb): 3.9

        Nikahta Keramet Var mı? (Peace After Marriage): 5.2

        Ölüm Alfabesi (Ouija): 3

        Patrondan Kurtulma Sanatı 2 (Horrible Bosses 2): 3.2

        Rimolar ve Zimolar: Kasabada Barış: 4.5

        Seni Seviyorum Adamım: 2.5

        Sesime Gel: 4.2

        Sivil: 1.5

        Son Umut (The Water Diviner): 3

        Tut Sözünü: 3.9

        Uzun Yol: 1.8

        Ve Perde (Sils Maria): 4

        Vay Başıma Gelenler 2.5: 2

        Whiplash: 4.8

        Yağmur: Kıyamet Çiçeği: 4

        Yusuf & Yusuf: 4.5

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.