
Suçlu olmayı keşfetme kılavuzu
Keanu Reeves’in başrolünde oynadığı bir kara komedi olan “Henry’s Crime”ın dünya galası 35. Toronto Film Festivali kapsamında yapıldı. Gala gecesinde Reeves’in yanı sıra James Caan, Vera Farmiga ve yönetmen Malcolm Venville de hazır bulundu. Yapıt, kazara hapse girerek monoton hayatından kurtulan bir adamın ‘soygun’ yapmak istemesi sonucunda yaşadığı komik ya da absürd olayları ele alıyor. Özellikle bu dönüşümün kökündeki adalet sistemi eleştirisi dikkat çekse de eserin bu ana olay örgüsündeki ve hikaye anlatmadaki becerisini yan öğelerle bütünleyebildiği söylenemez.
Keanu Reeves’in “Matrix” (1999) sonrası geçirdiği değişimde yavaş yavaş ‘bağımsız projeler’in de has ismi olmaya başladığına tanıklık etmek mümkün. Bu eser de onun bu kimliğini temsil ediyor. İlginçtir burada evli bir adamdan bozma suçluyu canlandırırken alıştığımız sakalsız, sinek kaydı ve kısa saçlı portresiyle çıkıyor karşımıza. Ama daha önce “Başparmak”ta (“Thumbsucker”, 2005) ve “Aşkta Her Şey Mümkün”de (“Something’s Gotta Give”, 2003) gerçek hayattaki imajı olan ‘uzun saçlı’ halini de görebilmiştik.
Sosyal damarı güçlü bir kara komedi
Yani Reeves, burada biraz da hayranlarını ilgilendiren bir projeye imza atmış. Sahne kimliğini temsil eden yakışıklı portresiyle halen sevenlerini mutlu etme derdinde. “Henry’s Crime”ın yönetmenlik koltuğunda ikinci filmiyle karşımıza çıkan Malcolm Venville’in otururken, ‘suçun ve suçlunun nasıl oluştuğu’ üzerine bir kara komediye imza attığı söylenebilir.
Ama o çok yan karakterle, biçimci sinema diliyle ve yüksek tempo ile ilerleyen Guy Ritchie’vari eserlerden değil bu. Daha çok tek bir karakterin psikolojisiyle ilerleyen ve onun durumunu eleştirmek için var edilen ‘mizah’ın üzerine kurulu bir tür örneği olarak anılabilir. Tam Türkçesiyle ‘Henry’nin suçu’ olarak çevrilebilecek minimalist adından da bu tavrını anlamak mümkün zira…
Özündeki hikaye bir varoluş öyküsüne uzanıyor
Bu formülün örneklerine bağımsız sinemada çokça rastlamak mümkün. Elbette alandaki İngiliz versiyonları tercih ederiz. Ancak gangster filmine dönüşüm geçirten bu türün burada zaman zaman keyifli anlar sunduğu söylenebilir. Fakat bunu yan karakterlerin gücüyle perdeye aktaramaması ve üstüne üstlük oraya gelince ‘kaba komedi’ diyarlarına gidip karton durması en büyük dezavantajı…
Yine de “Henry’s Crime”ın bu evli ve hayatı sessiz adamın, daha ilk sekansta otoyoldaki kulübede otururken geniş planlar ve boşluk ile resmedilmesinden haksız yere hapse atılıp çıktıktan sonra ‘suçlu’ konumuna girmesine uzanan hikayesi ilginç. Görsel anlamda da dingin başlayan eserin yavaş yavaş espriler, ses ve biraz yüksek tempoyla ‘hayat dolu’ hale geldiği söylenebilir. Böylece öznel bir karakter portresini çizme konusunda başarıya ulaşıyor.
Yan öğelerde kaybolmuş
Zaten “Henry’s Crime”ın ana karakterinin hikayesini anlatmakta bir sıkıntısı olduğu söylenemez. Soygun komedisi yönleri de eğlenceli anlar sunuyor. Ancak Reeves’in ‘tiyatro oyuncusu’na dönüşümü başta olmak üzere yan öğeler, ara öykücükler ve bunlara senaryo desteği veren mantık boşlukları, çok fazla üzerimize üzerime geliyor zaman zaman. Yönetmen de zaten bu noktalarda idare ediyor diyebiliriz.
Stormare’in tiyatro yönetmeni karakteri, Farmiga’nın aşık tiplemesi aslında kendi ölçülerinde başarılılar. Ancak James Caan’ın ‘usta soyguncu’ imajında çok yaşlanıp adeta uyurgezeri oynaması, bu olay örgüsünün içine yapıştırılamayan öğelerden sadece biri. Zaten Caan ile Reeves’in usta-çırak ilişkisi üzerinden kurulan iletişimleri, tam tatmin hissi vermeyip yeri geldiğinde eğlenceli anlar sunmakla kalıyor.
Yine de psikolojik bir ‘suçlu olma öyküsü’ olarak izlenebilecek bir bağımsız yapım karşımızdaki. Ama ABD’de video piyasasına mı yoksa sinema piyasasına mı gireceğini tahmin etmek pek kolay değil. Her şeye rağmen özündeki absürd ve hiciv dolu ‘Kazara hapse düştü, suçlu olmaya karar verdi’ cümlesinin izini sürmesiyle keskin bir adalet sistemi eleştirisi barındırdığını da eklemek lazım…
Künye:
Henry’s Crime
Yönetmen: Malcolm Venville
Oyuncular: Keanu Reeves, James Caan, Vera Farmiga, Peter Stormare, Danny Huch, Bill Duke
Süre: 105 dk.
Yıl: 2010
keremakca@haberturk.com