2010'un en iyi 15 yerli filmi
Her geçen yıl ulusal sinemanın popüler kolunun daha yukarılara çekilmesinin son durağı 2010 oldu. Öyle ki bu yıl üretilen 68 filmin çoğunluğu o alana kayar iken, bizim 15 filmlik listemizde de elbette tür filmleri ve ana akım anlatıyı benimseyen eserler öne çıktı. Bu konuya genelde hakim eserlerimiz üremesi ise bir hayli sevindiriciydi.
Aslında Türk sinemasının genel tablosuna baktığımızda bir koldan 90’lar ekolünün devamında bir ‘sanat sineması’ eğilimi akar iken, bir diğer taraftan da popüler sinemanın alanını genişlettiği görülebiliyor. Bu yıl da Tayfun Pirselimoğlu, Semih Kaplanoğlu gibi minimalist, Reha Erdem ve Onur Ünlü gibi postmodern yönetmenlerin işleriyle yüzleştik bunların birincisinin içinde. Seren Yüce, Miraz Bezar gibi isimlerin de doğduğuna tanıklık ettik.
Ancak daha çok gangster filmi, aksiyon-komedi, korkunun alt türleri, terör gerilimi, romantik-komedi, aşk filmi, kara komedi, rehine gerilimi, skeçli komedi gibi türlerin ya da formüllerin mensuplarına odaklandık. Bu doğrultuda akan “Üç harfliler”, “Pak Panter”, “Yahşi Batı”, “Ada: Zombilerin Düğünü”, “Ses” gibi geçmiş senelere göre kaliteyi yukarıya çeken eserler de listeye girmeyi burun farkıyla kaçırdılar. Ancak Ümit Ünal gibi sanat sineması mensubu bir kişinin tür alanına el atması dahi bir şeylerin kanıdı aslında. “New York’ta Beş Minare”nin “Recep İvedik 3”ü sollaması ise bu konudaki kalitenin önümüzdeki yıllarda daha çok göz önünde bulundurulmasına yol açacak bir detaydı.
İşte 2000’lerin en iyi 15 yerli filmi şöyle:
1-Pus (2009)
Alt sınıftan bir bireyin şehrin getirdiği ‘puslu doku’ içindeki yalnızlığını ve sıkışmışlığını, ‘gri dokulu bir dışavurum’la anlatan eser. Modern sinema atılımlarından, özellikle de Antonioni’nin “Kızıl Çöl”ünden etkilenen bir yapıt. “Hiçbir Yerde” ve “Rıza” ile tanıdığımız Tayfun Pirselimoğlu’nun en iyi filmi.
2-Çoğunluk (2010)
Türk orta sınıf ailesinin içindeki açmazları ele alan, bir baba-oğul ilişkisi filmi. Ailenin çıkmaz sokak olduğuyla ilgili çarpıcı bir analiz. Bartu Küçükçağlayan ve Settar Tantıöğen’in başarılı performansları ışığında sosyolojik bir Türkiye portresi.
3-New York’ta Beş Minare (2010)
Mahsun Kırmızıgül’ün Hollywood’un hikaye anlatma sinemasını uygulama becerisinin doruğa ulaştığı bir terör gerilimi. Kamera çeşitleri ve anlatı açısından Türk sinemasında görmediğimiz şeylerin adresi.
4-Beş Şehir (2009)
Sinemanın her alanıyla ilgili bir derdi olan Onur Ünlü, burada minimalist Tür sinemasını ve çok hikayeli filmlerin yapısını yıkma arayışına girmiş. Bu doğrultuda da kimi masalsı öğelerin ve abartılı dönüşlerin işlevinden yakaladığı anlam Türk sineması için hiç de tanıdık değil.
5-Romantik Komedi (2010)
Yurt dışı örneklerinden ‘kopya’ çektiği söylense de asla bu hissi yaratmayan ve sonunda ‘bizim de kaliteli bir romantik komedimiz oldu’ dedirten bir eser. Yönetmen Ketsche’nin ilk yönetmenlik denemesinde Amerikan ana akım sinemasının diline hakim zanaati ve oyunculardan aldığı samimi yorumlar, bu Türk romantik komedisinde ilklerin filmine çok şey katıyor.
6-Çakal (2010)
Scorsese işi stilize bir gangster filmi havasında. Soğukkanlı hali, yalnızlığı ve suç eğilimini anlatan yönetmenlik stili ve daha nicesiyle ilk film olarak sınıfı geçiyor. Alanda son yılların üzerinde bir çalışma. Yönetmen Erhan Kozan’ın yolu açık.
7-Bal (2010)
‘Yusuf üçlemesi’nin son ayağı. Karakterin çocukluğu ve yetiştirilişi öne çıkınca hayali bir dünya da beraberinde geliyor. Elbette Semih Kaplanoğlu liderliğinde. Altın Ayılı, yüz akımız bir eser.
8-Av Mevsimi (2010)
Soğukkanlı ve dingin bir polisiye. Yavuz Turgul’un Yeşilçam’ı modernize ettiği dünyası ışığında toplumun kirli çamaşırlarını açığa çıkaran keskin bir dram iskeleti kurmasına dikkat çekilmeli. Hem de Cem Yılmaz’ın katkılarıyla...
9-Kosmos (2009)
Gerçek anlamda Andrei Tarkovsky ile Tsai Ming-Liang’ın dünyalarını birleştiren bir Türk filmi. Reha Erdem’in zeki sinefil beyninden çıkan bu eser, yönetmenin başyapıtı “Hayat Var”ın gerisinde olsa da sinema aşığı bir yönetmenin duruşunu vurgulaması açısından keyifle izleniyor.
10-Büşra (2010)
Alper Çağlar’ın Bahadır Boysal’ın çizgi romanından uyarladığı yapıt alana bir estetik ve üslup getiren yegane Türk filmlerinden biri. Ana akım sinemaya hakim haliyle ve dini önyargının her açıdan kötü bir şey olduğunu betimleyen metinleriyle dikkate değer bir çalışma.
11-Vay Arkadaş (2010)
Guy Ritchie filmlerinde gördüğümüz kara komedi eğiliminin hem de biçimci bir yönetmenlik stiliyle Türk sosyal yapısına uyarlanmış hali. Kemal Uzun ilk filminde Red adlı kamerayla çalışıp kurgu efektlerinden yüzde yüz sonuç alan bir yönetmenlik işine imza atmış. Mete Horozoğlu, Ali Atay, Fırat Tanış ve Demet Evgar da bir hayli başarılı.
12-Ev (2010)
‘Biri Bizi Gözetliyor’ evine bir suçlunun girmesiyle yaşananlara rehine gerilimi çerçevesine bakan bir eser. Görünenler gerçek mi değil mi? Durumunu bu açıdan değerlendirirken el kamerasını kullanma yetisiyle de dikkat çekebiliyor “Ev”.
13-Çok Filim Hareketler Bunlar (2010)
Monty Python filmlerinin havasında seyrederek birden fazla kısa filmden oluşan bir sinema filmi. Yönetmenin her birine farklı doku katmasıyla anlam kazanan yaratıcı ve keyifli bir eser. Umarız Türkiye’nin Monty Python’ı olma işlevini sinemada da sürdürür BKM Mutfak ekibi.
14-Min Dit (Ben Gördüm) (2009)
Diyarbakır’da JİTEM’in öldürdüğü aileleri sayesinde öksüz kalan iki çocuğun mücadelesi. Miraz Bezar ilk yönetmenlik denemesinde bu karakterlere odaklanan üslubu ve gerçeklere parmak basan tavrıyla sınıfı geçiyor.
15-Aşkın İkinci Yarısı (2010)
İnce ince örülmüş sinematografisiyle dikkat çeken ve hikaye kurgusuyla yakaladığı detaylarının anlamıyla yol alan bir duygusal-dram. Hollywood estetiğinin hakkını veren ulusal eserlerimizden biri.
keremakca@haberturk.com