Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)

        15 NİSAN FİLMLERİ

        Ankara’da geçen “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, biri kız, diğer ikisi erkek, üç birey arasından bir ‘üçlü ilişki filmi’ çıkarmak için yola çıkmış. Ancak bu sinema tarihinden “Jules ve Jim” gibi bir başyapıtını hatırladığımız, ülkemizde de “Türev” gibi eli yüzü düzgün bir örneği verilen alan, minimalist bir yönetmen ve romantik-komediye uygun metin sebebiyle nihayete erdirilememiş. Zira Seyfi Teoman’ın “Tatil Kitabı”ndan sonra burada da öldürücü plan sekanslarıyla yönetmenlik stilini ispatladığı apaçık ortada. Ancak bu durum, bu sefer sadece sinematografiyle ilgili iyi laflar etmemizi sağlıyor. Zira onun plan sekansları ve uzun kaydırmaları, ‘felsefik romantik-komedi’ formatının gereklerine uymuyor. Böyle olunca da romantik-komediyi fazla ciddiye aldığı için çaptan düşüp münferit başarılarla sınırlı kalan bir eserle yüzleşiyoruz.

        2008’de “Tatil Kitabı” ile taşrada yasa boğulan bir çocuğun hikayesini ele alan Seyfi Teoman, minimalist duruşuyla Kenji Mizoguchi’nin stiline yakın seyredeceğini kanıtlamıştı. Bu bağlamda Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu’nun önderlik edip Semih Kaplanoğlu ile Tayfun Pirselimoğlu’nun sürdürdüğü 90’lar ekolünü daha da ileri götüreceğine dair ümitlerimizi arttırdı işin doğrusu. Orada uzun kaydırmalar, plan sekansa yakın planlar, durağanlık ve ağır tempo ile ilerleyen felsefik ve sinemasal bir yaklaşım görmüştük.

        Üçlü ilişki filmi olmak istiyor

        Ancak “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” (2011), temeline aldığı romana uygun bir yönetmenlik stili bulamamış hissiyatı yaratıyor. Evet burada yine bir yas var ve onun devamında üç kişinin psikolojisi üzerinden bir şeyler anlatılmak isteniyor. Fakat yönetmen, “Türev”e (2005) nazire yaparcasına bu dramatik çatıyı “Jules ve Jim”de (“Jules et Jim”, 1962) gördüğümüz ‘üçlü ilişki filmi’ mantığının ahlaki, cesur ve geniş alt metinli bünyesinin içinde ameliyat etmeyi arzulamış.

        Buna karşın Barış Bıçakçı’nın metni iki olgun karakterin arasında kalan genç kızın paylaşılamaması durumunu ‘romantik-komedi’ iskeletinde ele almaya izin vermiş gibi gözüküyor. Böyle olunca İlker Aksum ve Fatih Al’ın ana karakterleri, bir süre sonra Halit Akçatepe ile Kemal Sunal’ın Ramazan-Şaban çatışmalarını hatırlatır hale geliyor. Akla da bu iki unutulmaz tiplemenin “Süt Kardeşler” (1976) ve “Şabanoğlu Şaban” (1977) gibi komedilerde tek boyutlu olarak resmettikleri aşk nazlanmalarını ya da rekabetlerini getiriyorlar.

        Safkan minimalist sinemaya uygun bir hikaye değil

        Zira buna uygun bir yönetmenlik stili bulmak yerine Teoman’ın öldürücü plan sekanslarıyla sürekli geniş açıyla ve uzaktan bir yalnızlık resmi çizmek istemesi, görüntülerin sadece Ankara’nın coğrafi güzelliklerini öne çıkarttığı bir noktaya gelmesini sağlıyor. Bunun yanında filmi kurtarmaya çalışan İlker Aksum da diyalog yazımının basmakalıplığına takılıyor.

        “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”in derinliğinin üçlü ilişki mantığını kaldıracak düzeyde olmaması ise ‘üslubu tutmamış bir felsefik romantik-komedi’ ile yüzleşmemizi sağlıyor. Bir süre sonra ilişkilerin kuruluşunda sıkıntılar yaşanmasının ardından gerçek anlamda karakterlerin de inandırıcılığı kalmıyor zira. Buna paralel olarak özellikle Taner Birsel ile Baki Davrak’ın yapıştırma hallerinin daha gözer batar hale geldiğini söyleyebiliriz.

        Biçim-içerik uyuşmazlığı sebebiyle sadece belli bireyler üzerine yüklenmiş

        Bu duruma karşıt duruşta bulunan görüntü yönetmeni Birgit Gudjonsdottir’dan başkası değil. Renk ayarını zekice yapan ve keskin bir palet kullanan sinematografi erbabı, filmin üzerine geçiyor adeta. Bunun da sebebi Seyfi Teoman’ın biçim-içerik uyuşmazlığından bitap düşmesi. Film; temasal derinliği, görsel tutarlılığı ve oyuncu yönetimini ana fikirine yamayamayınca da ister istemez Aksum’un oyunculuk performansı ve Gudjonsdottir’in sinematografi becerisinin öne çıktığı belli kısımlarda ayakta durmaya çalışıyor.

        Özellikle 2.35:1 sinemaskop formatında yakalanan yalnızlık algısının proje bazında iyi durduğu söylenebilir. Ancak gelin görün ki bu profesyonel duruş; böylesi bir denemenin, teatral, karaktersiz ve vaat ettiğini vermeyen bir noktaya açılmasına yol açıyor. İlksen Başarır gibi hikayesine göre stilini değiştirmesini bilen bir yönetmenin varlığı bir başarı getirebilirmiş belki burada. Zira “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”, aynen “Bir Avuç Deniz” (2011) örneğinde görüldüğü gibi ‘ilişki filmi’nin içinde bir şeyler yapmak isteyip biçim-içerik örtüşmezliği sorunsalına takılan yerli denemeler arasına yerleşiyor. Zira her ikisi de hikayeye göre üslup oturtma konusunda pek de becerikli eserler değiller.

        FİLMİN NOTU: 4

        Künye:

        Bizim Büyük Çaresizliğimiz

        Yönetmen: Seyfi Teoman

        Oyuncular: İlker Aksum, Fatih Al, Güneş Sayın, Taner Birsel, Baki Davrak

        Süre: 102 dk.

        Yapım Yılı: 2011

        İZ BIRAKACAK GERİ DÖNÜŞ

        Devam filmi korkutucu bir şeydir. Ancak ilginçtir Wes Craven 1996’da “Çığlık” ile miyadı dolan slasher filmi kalıplarına uyguladığı parodi damarını, burada son 10 senede ticari kaygıyı öne çıkaran korku piyasasının yeniden çevrim, kan istismarı ve interaktif bakış kavramlarına transfer ediyor. Üç açılışlı, iki kapanışlı bir filmle karşımıza dikilmesi neredeyse bir DVD’nin içinde olduğumuzu anlatırken, bu hava deformasyona uğrayan “Çığlık 4”ün tamamına siniyor. Adeta bir karaktere veya sahneye tıklayıp filmsel bilgi alabiliyoruz. Böylece yönetmenin türlerle oynama zekasıyla her döneme ayak uydurabilen bir bakışa sahip olduğu bir kez daha ispatlanıyor. Türün müsveddesi kıvamındaki serinin 14 yıl öncesinin korkutma metotlarının hala işlemesi ise ne kadar kalıcı bir fenomenin içinde olduğumuzu vurgulamaya yarıyor.

        Takvimlerimiz 1996’yı gösterdiğinde korku yeni bir yön bulmuştu kendisine. Gençlerin arasında okul döneminde gerçekleşen cinayetlerin konu alındığı teen-slasher türü bir kez daha devreye giriyordu. Ancak tek bir farkla. O da alanın 1970’lerin başından 80’lerin sonuna kadar üretilen örneklerinin üzerine bu sefer bolca sözsel ve görsel referanstan beslenen bir parodi güdüsü ekleyerek. İşte Wes Craven, türlerle oynamayı seven bakış açısını üç filmin ardından nihayetine erdirdi derken, 10 yıl sonra serinin dördüncü halkasıyla iddiasını sürdürüyor.

        Üç açılışlı, iki sonlu, algı bozucu bir eser

        Aslında ‘devam filmlerinden bıktık artık’ veya ‘Craven film içinde film numarasını çektikten sonra bırakmalıydı’ gibi görüşleri yürütebilirsiniz. Bu da gayet olağan bir süreç. Ancak yönetmen burada hem hayranlarını tatmin etmeyi, hem korkuyu yeniden canlandırmayı, hem de kariyerindeki düşüşe nokta koymayı beceren bir eserle karşımıza çıkmış. İlk üç filmin derdi olan eskiyen slasher filmi kalıplarını ve korkunun tarihini ‘ti’ye alırken ciddiyeti de elden kaçırmama tonunu burada farklı bir kıvama sokmuş.

        Yönetmenin derdi korku alanında sayısı artan yeniden çevrimleri, yüksek kan dozajını (nam-ı diğer istismar filmleri), interaktif kolların doğrudan müdahalesini ve gerçeklik duygusunun yükselişini masaya yatırmak olmuş. Bu bağlamda da adeta DVD’lerde kendine yer bularak filmlere farklı bakış katan, alternatif açılış ve alternatif son kavramlarını ele almış ilk olarak. “Çığlık 4” (“Scream 4”, 2010), slasher filminin kalıplarıyla oynarken üç alternatif açılış, iki de alternatif sonlu bir yapıta dönüşmüş.

        Böylece sonu ve başı olmayan bir korku filmiyle yüzleştirdiği seyircinin algısını allak bullak etmiş. Bu duruşu sayısız sonla biterek devam filmine malzeme hazırlayan ticari korku örneklerine bariz bir gönderme olarak da algılayabiliriz.

        2000’lerde çekilen saygı duyduğu korku filmlerini unutmamış

        Bunun ortasını doldururken ise yeni nesil korku türüklerini bozmayı ve yeniden inşa etmeyi unutmamış. Bu amacı doğrultusunda ilerlerken bolca görsel ve sözsel göndermeyi devreye sokmasına paralel olarak “Kurt Kapanı” (“Wolf Creek”, 2005), “Son Durak” (“Final Destination”, 2000) ve “Zombilerin Şafağı” (“Shaun of the Dead”, 2004) gibi genç kuşağın çığır açan korku filmlerine selam çakmayı da unutmamış. Yönetmenin bunların arasına “H II: Katliam”in (“Halloween II”, 2009) eklemesi Rob Zombie’yi sevdiğini ispatlarken, “Yüksek Tansiyon”a (“Haute Tension”, 2003) gönderme yapılan sonun da manidar bir anlamı var.

        Böylece geride bıraktığımız 10 yıldaki ‘kalite’ düzeyini aradan çekip alarak, esas derdinin şiddeti istismar eden ve yeniden çevrim mantığı ışığında bildik metotlarla karşımıza çıkarılan ‘ticari ürün’lerle olduğunu ispatlamış Craven. Buna ulaşırken açılışını neredeyse “Testere VI” (“Saw VI”, 2009) göndermesiyle yapması da tesadüf değil.

        Eski karakterler korunsa da yeni kahramanlar ihmal edilmemiş

        Yönetmen olay örgüsünde görmeye alışık olduğumuz klişeleri de elbette yeniden yerle bir etmiş burada. Zira ana mantığını, film kulübünden ‘gore geek’ (tam Türkçesiyle istismar kurdu) tanımıyla nitelediği iki anti-kahramanı mercek altına almak olarak belirlemiş. Bu doğrultuda üç eskiden kalma (Neve Campbell, David Arquette ve Courteney Cox) orta yaşlı karakterin yanına, Sidney’in (Campbell) kuzeni Jill ile onun iki arkadaşı da eklenince bütün tamamlanmış.

        Aslında film hayranı modelindeki birazcık ‘nerd’ (ezik) tipli karakterlerin ana algıda görmeye alışık olduğumuz yakışıklı erkek ve güzel kız prototiplerini bozmaya yaradığı söylenebilir. Zaten Craven’ın da amacı bu duygusal motivasyon içeren durumu devre dışı bırakarak bir sinefil filmi yaratmak.

        Söylemini orijinal filmi tersyüz ederek belirliyor

        Bütün cinayetler de o karakterlerin türsel klişelerle ilgili yorumlarını takiben bu doğrultuda işliyor. Buna istinaden ‘eşcinsel karakterler ölmez’, ‘sürpriz son güdüsü öne çıkar’, ‘cinayet internette yayınlanır’ gibi son 10 yılın modalaşmış kalıplarını incelemek de ana gidişatı belirliyor. Yönetmenin bu gayesine ulaşırken cinayet ya da bıçaklama sahnelerini gore (kan dozu yüksek) bir şekilde çekip, son dönemin istismar filmlerine selam çakması da tesadüf değil.

        Karşı pencerede işlenen ilk cinayetin “Arka Pencere” (“Rear Window”, 1954), otoparktaki cinayetin “Kara Büyü”ye (“Drag me to Hell”, 2009) gönderme yapmak için yerleştirilmesinin yanında, karakterlerin ağzından çıkan alaycı film diyalogları da çok katmanlı postmodern yapının tuzu biberi olmuş. Tabii açılışta orijinal “Çığlık”ın (“Scream”, 1996) sonundaki evin parkındaki cinayet sahnesine, sonda ise açılışındaki iskemleye bağlanan sevgili mantığına gönderme yapılması, aslında yönetmenin her şeyi tersyüz etme görüşünü alevlendiriyor.

        Yeni korku geleneğinin ticaret güdüsü üzerine bir sinefil parodisi

        Bu bağlamda yeni korku geleneğinin işi ticarete dökmesi üzerine bir taşlamaya dönüşüyor bu eser. Bunu yaparken “Büyü” (“Don’t Look Now”, 1973), “Ölüm Korkusu” (“Vertigo”, 1958), “Suspiria” (1977) ve “Kurtadam Londra’da” (“An American Werewolf in London”, 1981) gibi farklı türlerdeki klasiklere göndermeler yapması da boşuna değil. Zaten ilk slasher filminin hangisi olduğu sorusuna “Kadın Katili” (“Peeping Tom”, 1960) gibi şaşırtmacalı cevap veren katilli bir filmden de başkası beklenemez.

        Sonuç olarak Craven’ın 14 yıl öncesinden kopup gelen korkutma geleneği burada ilginç bir şekilde işlerken, türün yeni bir yönelime kaymasına da yol açıyor. Fazlasıyla interaktif, yeni çağa uygun, algı bozucu ve korkunun kalıplarını yeniden yaratan bir parodi ile yüzleşiyoruz. Gelenekçi olmasının yanında korkuda yapılan özgün şeyleri unutmaması da önemli bir detay. “Çığlık 4”, yönetmenin korkunun yeni dönemi üzerine iğneleyici bir itirafı olarak anılabilir.

        FİLMİN NOTU: 7.8

        Künye:

        Çığlık 4 (Scream 4)

        Yönetmen: Wes Craven

        Oyuncular: Neve Campbell, David Arquette, Courteney Cox, Emma Roberts, Heather Graham, Adam Brody, Kirsten Bell, Anna Paquin

        Süre: 103 dk.

        Yapım Yılı: 2011

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        127 Saat (127 Hours): 7

        72. Koğuş: 3

        Arı Kovanına Çomak Sokan Kız (Luftslottet som sprängdes / The Girl Who Kicked The Hornet’s Nest): 4

        Aşk Tesadüfleri Sever: 5.4

        Atlıkarınca: 6

        Ayin (The Rite): 2.4

        Bağlanmak Yok (No Strings Attached): 3.9

        Ben Dört Numara (I Am Number Four): 2.1

        Benim Hikayem (Barney’s Version): 4

        Bir Avuç Deniz: 4

        Çalgı Çengi: 0.5

        Çınar Ağacı: 2.4

        Dört Aslan (Four Lions): 2

        Dünya İstilası: Los Angeles Savaşı (Battle: Los Angeles): 3.4

        Gerçeğin Parçaları (Winter’s Bone): 3

        Gölgeler ve Suretler: 4

        Güneşin Karanlığında (The Lincoln Lawyer): 3.9

        Hayatım Yalan! (Just Go With It): 5.4

        Her Şey Güzel Olacak (Alting bliver godt igen): 5

        İki Kadın, Bir Erkek (The Kids are All Right): 6

        İntikam Yolu (Drive Angry 3D): 4

        İncir Reçeli: 4.9

        İz Peşinde (True Grit): 4

        Kader Ajanları (The Adjustment Bureau): 5.5

        Kan Kokusu (Somos lo que hay / We Are What We Are): 5.2

        Kaybedenler Kulübü: 6.3

        Kız ve Kurt (Red Riding Hood): 6.2

        Kir (Qirej): 0.9

        Kolpaçino: Bomba: 3.8

        Kurtlar Vadisi: Filistin: 2.7

        Limit Yok (Limitless): 6

        Megazeka (Megamind): 5.3

        Press: 0.8

        Rango: 5.4

        Rio: 5.2

        Saklı Hayatlar: 3

        Sevimli Hayvanlar (Konferenz der Tiere / Animals United): 5

        Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak: 2

        Siyah Kuğu (Black Swan): 9

        Sokak Dansı 3D (Step Up 3D): 4.5

        Son Gece (Last Night): 3.8

        Ya Sonra: 1.2

        Yeşil Yaban Arısı (The Green Hornet): 6.4

        Zoraki Kral (The King’s Speech): 6.5

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        keremakca@haberturk.com

        Diğer Yazılar

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.