GELECEĞE iyimser bakış
George Clooney, Hugh Laurie gibi yıldızların da yer aldığı “Yarının Dünyası” (Tomorrowland) aile seyircisine yönelik bir bilimkurgu aksiyonu. Dünyanın geleceği konusunda karamsarlara karşı iyimserlerin yanında yer alan film, distopya (karanlık gelecek) filmlerini de eleştiriyor
GELECEĞE karamsar bakmak, eski bir alışkanlık. 19. yüzyıl sonunda dünyanın artan nüfusu besleyemeyeceği, açlığın kaçınılmaz olduğu düşünülürdü. Oysa bugün dünya, tarımdaki yeni gelişmeler sayesinde çok daha büyük bir nüfusu besliyor. 1970’lerde petrol bitecek korkusu hâkimdi. Bugünse alternatif enerjiler yaygınlaşıyor, petrole bağımlılık azalıyor. Ama karamsarların gelecekle ilgili korkutucu senaryolarının sonu asla gelmiyor.
GELECEK BİR YÜKSEK TEKNOLOJİ CENNETİ
“Yarının Dünyası” atalarımızdan devraldığımız bu “Dünya kötüye gidiyor” karamsarlığına karşı çözüm odaklı bilimsel yaklaşımı, hayal gücünü ve gelecek vizyonunu savunuyor. Film, sırt roketi projesiyle 1964 yılındaki New York fuarına katılan hayalperest küçük mucit Frank’in (Thomas Robinson) hikâyesiyle başlıyor. Daha sonra günümüze uzanıyor ve NASA’nın insanlı uzay uçuşlarına son vermesine, yani ABD’nin uzayı fethetme projesinden vazgeçmesine isyan eden Casey’yi (Britt Robertson) tanıyoruz. Karamsar fikirleri reddeden, çözüm aramaktan asla vazgeçmeyen Casey, gençliğin inatçılığıyla birleşen iyimserliği simgeliyor. Casey ve yetişkin Frank’i (George Clooney) dünyayı kurtarmak için bir araya getiren Athena (Raffey Cassidy) ise filmin anahtar karakteri. Bilimsel gelişmenin vardığı son aşamayı temsil eden Athena, adını aldığı Yunan tanrıçasının özelliklerini taşıyor: Zekâ, cesaret, ilham, savaş stratejisi ve güç... Athena’nın filmdeki bir başka kritik işlevi, “gelecek”le bugün arasında bir köprü olması. “Gelecek” filmde yüksek teknolojinin vardığı ütopik bir zirve olarak tasvir ediliyor. Athena “gelecek” ile “bugün” arasında etkileşimli bir ilişkiden yana. “Başkan Nix” (Hugh Laurie) ise tam aksine aradaki kapıları kapatmayı savunuyor. Dolayısıyla, “gelecek” Batı’nın yüksek teknoloji dünyasını “bugün” ise dünyanın savaşlarla ve çatışmalarla dolu diğer yüzünü temsil ediyor. Seçkinci tavra karşı Athena aslında refahın tüm dünyaya yayılmasını, “iki medeniyetin” iç içe geçmesini hayal ediyor.
DİDAKTİK DİSTOPYA ELEŞTİRİSİ
Son yıllarda yaptığı aile filmlerinde politik doğruculuktan hiç şaşmayan Disney’in aynı stratejiyi sürdürmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak filmin edebiyat ve sinemadaki distopya (karanlık gelecek) geleneğini eleştirmeye çalışarak baltayı taşa vurduğunu; senaryoyu yazanların akıl dışı ve duygusal karamsarlıkla sanattaki distopik yaklaşımı birbirine karıştırdığını düşünüyorum. Başta Nix’in uzun tiradı olmak üzere birçok sahnede didaktik bir üslupla distopik eserleri bilimsel gelişmenin karşısına koymaya çalışan bir tavır var. Oysa distopya geleneği en başından beri çağın sorunları üzerine bizi uyaran, muhalif ve devrimci bir öz taşır. Distopik eserlerin çoğu, bilimin iktidarın ve sermayenin tekeline geçmesinin endişesini yansıtır. Ayrıca film distopya fikrini öykünün içinde kullanarak bir ikiyüzlülük örneği de sergiliyor.
Filmde en çok sevdiğim şey, geleceğin dünyasının tasarımı oldu. Genç Frank’in “gelecekteki cennet”te önce aşkı, sonra hayal kırıklığını yaşaması ve bilgiye ulaştığı anda kovulması fikrini de çok hoş buldum ama iyi işlendiğini düşünmüyorum. Sonuç olarak, “Yarının Dünyası” geleceğe iyimser bakmaya çalışan ve aile filmi seyircisine seslenen orta halli bir bilimkurgu aksiyonu.
Filmin notu: 6