Prenseslerin gecesi
Kraliçe Elizabeth ve kardeşi Prenses Margaret’in 1945 yılında zafer günü kutlamaları sırasında tebdil-i kıyafet Londra sokaklarına çıkmasını anlatan “Kaçak Prenses” (A Royal Night Out) gerçek olaylardan yola çıkan, hayali bir romantik komedi.
FİLMİN NOTU: 6
“V Day” olarak adlandırılan 8 Mayıs 1945, Hitler Almanya’sının teslim olmasının ardından bütün İngiltere’nin zaferi çılgınca kutladığı gece olarak geçti tarihe. Londra’nın büyük bir parti alanına dönüştüğü o gece, daha sonra İngiltere kraliçesi olacak 19 yaşındaki Prenses Elizabeth ile ondan 4 yaş küçük kız kardeşi Prenses Margaret, hayatlarında ilk kez tebdil-i kıyafet sokağa çıkıp halkın arasına karışmışlar, eğlencelere katılmışlardı. Trevor De Silva ve Kevin Hood’un senaryosu işte o gece yaşanan ve her iki prensesin de unutamayacağı bu olaydan yola çıkıyor. Tanıkların anlattığı gerçek hikâyede iki prenses, yanlarındaki büyükleriyle birlikte gece yarısına kadar halkın içinde dolaştıktan sonra gecikmeden saraya dönüyorlar.
FELEKTEN BİR GECE
Filmde anlatılan hayali hikâyede ise doyasıya eğlenmek isteyen Margaret (Bel Powley), başlarındaki iki askeri atlatıp bir denizci subayının peşine takılarak Londra’yı dolaşmaya başlıyor. Ablası “Lilibeth” (Sarah Gadon) ise otobüste tanıştığı Jack (Jack Reynor) adlı bir askeri yanına alıp onun peşine düşüyor. Trafalgar Meydanı’ndan randevu evlerine ve dans partilerine kadar süren arayış boyunca Prenses Elizabeth ile kraliyet karşıtı Jack, kavgası gürültüsü hiç eksik olmayan romantik bir flört yaşıyorlar. Onlar bir romantik komedi atmosferinde Londra’yı dolaşırken Margaret ise “The Hangover” (Felekten Bir Gece) filminin kraliyet versiyonunu yaşıyor adeta; hatta bir sahnede 1980’ler Türk sinemasını ve Nuri Alço’nun “ilaçlı gazoz”larını hatırlatan durumların içine dahi düşüyor. Zaten Margaret’in maceraları filmin en eğlenceli bölümlerini oluşturuyor.
Sarayın korunaklı duvarları arasında büyüyen ve gerçek hayat hakkında çok az şey bilen prenseslerin halleri sadece komik sahnelere vesile olmuyor. Özellikle Prenses Elizabeth’in romantik serüveni sırasında “prenses olmanın gerçekte nasıl bir şey olduğu” üzerine de düşünüyorsunuz. Film Elizabeth’in zorla kral olan babasının öyküsünü anlatan “Zoraki Kral” (The King’s Speech) kadar dramatik noktalara uzanmasa da kraliyet ailesine mensup olmanın, özgürlükleri nasıl kısıtladığının altını çiziyor.
SARAH GADON VE BEL POWLEY’E DİKKAT!
Filmin en önemli kozu, başta Sarah Gadon ve Bel Powley olmak üzere oyuncuların öyküyü sürükleyen performansları. Bu arada, Rupert Everett’in Kral George’da Colin Firth’ü aratmayan bir performans çıkardığını belirtelim. Kendine özgü, “tarihi bir kraliyet romantik komedisi” olmaya çalışan “Kaçak Prenses”, öyküsüne odaklanarak mütevazı hedefini tutturan, seyirciyi oyalamayı başaran bir film. “Becoming Jane”den (2007) hatırladığımız yönetmen Julian Jarrold da düşük bütçeye rağmen arka plandaki çılgın Londra gecesinin kaotik ve neşeli atmosferini yansıtmakta başarılı.
BAŞKAN ORMANA DÜŞERSE
FİLMİN NOTU: 5.5
JALMARI Helander’in yazıp yönettiği “Büyük Oyun” (Big Game), bir gece yarısı Finlandiya ormanlarında karşılaşan ABD Başkanı ile 13 yaşındaki Oskari’nin macerasını anlatıyor. Teröristler tarafından uçağı düşürüldükten ve yakın korumaları öldürüldükten sonra tek başına kalan Başkan elbette can derdinde. Çocuk ise bir çeşit erkekliğe geçiş ritüeli için ormanda bulunuyor ve erkekliğini geyik avlayarak değil Başkan’ı koruyarak ispat etmeye karar veriyor.
Başkan’ın uydu görüntülerinden izlendiği Pentagon’da yaşananlar ile ormandaki can pazarını paralel kurguyla anlatan “Büyük Oyun”, saat gibi tıkır tıkır işleyen bir film. Gerçi öykü pek ikna edici değil. Mehmet Kurtuluş’un canlandırdığı Hazar dahil kötü adamlar çok klişe. Entrika basit ve sürprizler de tahmin edilebiliyor. Ancak Oskari’nin bir uzaylı çıkmasını bekleyerek kapsüle yaklaştığı andan itibaren “Büyük Oyun” en azından bir mizah duygusu kazanıyor. İlk başta çok farklı dertleri olan Oskari ile Başkan, komik bir ikili haline geliyorlar. Ortak özellikleri, ikisinin de başının “erkeklik meselesi” yle dertte olması. Dövüşten, silahtan, sertlikten pek anlamıyorlar. Başkan aksiyon adamı değil. Oskari deseniz, ok atmayı dahi beceremiyor. Öykü aslında zekâyı kaba gücün karşısına koyarak, ikilinin hayatta kalma mücadelesine odaklansa belki daha iyi bir film çıkabilirmiş ortaya. Ama Finlandiyalı yönetmen Helander, aksiyon, macera ve gerilimde karar kıldığı için öykünün gelişimine, temanın derinleşmesine özen göstermiyor. Samuel L. Jackson mizaha yatkınlığıyla filme nefes aldırırken küçük oyuncu Onni Tommila da inandırıcı bir karakter çizmeyi başarıyor. Finlandiya ormanlarında değil, Almanya’da çekilen filmin özellikle doğa manzaralarıyla dikkat çektiğini belirtelim. Oyalayıcı, sürükleyici bir macera seyretmek isteyenler tercih edebilir.
Jalmari Helander’in yazıp yönettiği ‘Büyük Oyun’da Samuel L. Jackson, Onni Tommila, Ray Stevenson ve Mehmet Kurtuluş gibi isimler rol alıyor.