Bir yıldız 'doğuyor'
FİLMİN NOTU: 6.5
‘Şeytanın Gözleri’ (Starry Eyes), bir Hollywood yıldızı olma hayaliyle yaşarken, hırsına yenilen ve psikolojik dengesini kaybeden genç bir oyuncu adayının öyküsünü korku-gerilim filmi kalıpları içinde anlatıyor.
OYUNCULUK, rekabetin en şiddetli yaşandığı mesleklerden biri. Bazen tek rolle başarıyı yakalayıp şöhret ve zenginliğe ulaşabilirken, bazen de yıllarınız deneme çekimleriyle geçebiliyor. ‘Şeytanın Gözleri’nin ana karakteri Sarah (Alex Essoe) star olma hayalleri kurarken bir restoranda garsonluk yapan binlerce oyuncu adayından biri. Aynanın karşısında gergin bir ifadeyle bedenini kontrol ettiği ilk sahneden itibaren Sarah’nın durumunun pek de iyi olmadığını anlamak mümkün. Zirve ile dip arasında tek rol olduğunu düşünmek, denemeler sırasında kötü bir performans çıkarma endişesi, rolü başkasına kaptırma ve rekabet korkusu belli ki Sarah’nın ruhunu yiyip bitiriyor.
STAR OLMA İHTİRASI
Üstelik arkadaşlarının arasında dahi kendini yalnız hisseden, aile sevgisinden yoksun, içedönük biri. Katıldığı bir oyuncu seçiminde gösterdiği başarılı performanstan hiç etkilenmeyen casting direktörünün Sarah’nın tuvalette geçirdiği sinir krizinden, saçlarını yolmasından çok etkilenmesi ve onu yeniden görüşmeye çağırması öykünün kırılma noktasını oluşturuyor. Sarah’yı oyunculuğu değil, bedenine zarar vermesine yol açan cinnet hali öne çıkarıyor. Sonraki görüşmelerin tümü Sarah’nın bedenine yönelik yıpratıcı taleplerle geçiyor. Sarah’dan her şeyiyle bedenini prodüktöre teslim etmesi ve ‘başka bir şey’e dönüşmesi isteniyor.
Oyunculuğun bir yanıyla ‘transformasyon’ olduğu düşünüldüğünde Sarah’nın yaşadıklarına mesleki korkuların bir yansıması olarak bakılabilir. Ancak asıl meselenin hırsla ilgili olduğu aşikâr. Sarah’nın bir noktadan sonra başkalarıyla eşit koşullarda rekabet edememe korkusunu bastıramadığını ve star olma ihtirasının esiri olduğunu görüyoruz. Şiddete yönelmesi, rekabet korkusunun abartılı bir yansıması. Fiziksel değişim ve transformasyon ise eski hastalıklı benliği tümüyle yok ederek bir star olarak yeniden doğma arzusunun göstergeleri. Bütün öyküye Sarah’nın gördüğü bir kâbus olarak bakmakta fayda var. Aksi takdirde, prodüktör gibi karikatürize karakterler, klişe durumlar rahatsız edici hale gelebilir.
SONLARA DOĞRU SERT VE KANLI
Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer’in birlikte yazıp yönettiği ‘Şeytanın Gözleri’, şöhret sahibi olmayan oyuncuları ve mütevazı prodüksiyon kalitesine rağmen özellikle senaryosu itibarıyla meselesine hâkim, ilgiye değer bir film. Ancak yönetmenliğinde aynı parıltıyı göremedim. Özgün bir üslubu olduğunu ya da yeni şeyler söylediğini iddia edemem. Bir yanıyla Polanski’nin ‘Repulsion’ı tarzındaki cinnet öykülerini, bir yanıyla da rekabetin ruhu nasıl yiyip bitirdiğini anlatan ‘Siyah Kuğu’ gibi filmleri hatırlatan ‘Şeytanın Gözleri’nin sonlara doğru beklenmedik derecede sert ve kanlı sahneler içerdiğini belirtelim.