Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mafya–FBI arasındaki tehlikeli ilişkileri anlatan “Kara Düzen”de (Black Mass) Johnny Depp, Boston’lu ünlü organize suç çetesi lideri James “Whitey” Bulger rolünde seyre değer mükemmel bir performans sergiliyor

        MAFYA filmlerini izlerken, “Yeni ve farklı olarak ne yapıyorlar ya da ne söylüyorlar?” diye düşünürüm. Sonuç olarak, 1930’lardan bu yana çekilmiş yüzlerce filmlik bir külliyat duruyor karşımızda ve çoğu aşağı yukarı aynı şeyi anlatıyor. Sinemacılar da bu kısır döngüyü, yaşanmış gerçek hayat hikâyeleriyle aşmaya çalışıyorlar uzun süredir. “Kara Düzen” (Black Mass) de bunlardan biri. Ancak “seyirciye gerçekliği sunma” kozunu iyi kullanıyor ve kurmaca olamayacak kadar tuhaf olayları serinkanlı bir üslupla karşımıza getirerek akılda kalıcı bir film olmayı başarıyor.

        Başarısının ilk sırrı, anaakım Hollywood’un aksine anti– kahramanlarla dolu bir film olmaktan hiç kaçınmaması. Erkeklerin dünyasında çaresiz kalan az sayıdaki kadını saymazsak, filmde duygusal olarak yanında durmak isteyeceğiniz tek bir karakter dahi yok. Yönetmen Scott Cooper öncelikle vaka ile karakterlere odaklanıyor ve öyküden ziyade bir süreci anlatıyor.

        SUÇ ÇETESİ LİDERİNİN ÖYKÜSÜ

        Her şey 1975 yılında genç ve hırslı FBI ajanı John Connolly’nin (Joel Edgerton), İtalyan mafyasını çökertmek için Whitey lakaplı çocukluk arkadaşı James Bulger’in yardımını istemesiyle başlıyor. Bulger, teklifin geldiği tarihte Güney Boston’a hâkim olan küçük bir suç çetesinin lideri. Connolly, teşkilata onu bir muhbir olarak takdim ederken Bulger bunun muhbirlik değil işbirliği olduğunu vurguluyor.

        Kaldı ki, “Kara Düzen”in en kayda değer özelliği “muhbirlik” ile “işbirliği” arasındaki sınırın dehşet verici muğlaklığını yansıtması. FBI, kendi amacına odaklanırken, Bulger işlerini büyütmeye bakıyor. FBI’da rahatsızlıklar olsa da, Connolly ile Bulger’in kurduğu çark yıllarca, yeni bir savcı gelene kadar dönüp duruyor. O noktada film, devletin suçu engellemeye çalışırken suça ortaklık ettiği yeri net olarak işaret etmekten geri durmuyor. Öyle ki, insan bunun her ülkede her türlü organize suç takibinde rahatlıkla yaşanabileceğini görüyor; devlet ile suç örgütleri arasındaki tehlikeli ilişkilerin nerelere varabileceğini hissediyor.

        DEPP’İN PERFORMANSI ÇOK İYİ

        Peki bu meselenin dışında “Kara Düzen”de yeni olan ne var, diye sorarsanız olumlu bir yanıt vermem pek mümkün değil. Mafyayı ya da FBI’ı anlatırken bir farklılık yarattığını söylemem zor. Ancak incelik ve özenle çizilmiş gerçekçi karakterler vaat ettiği kesin. Genelde daha gösterişli işlerden hoşlanan Akademi’yi Oscar adaylığı için ikna eder mi bilemem ama Johnny Depp’in Bulger rolünde karakteri derinden yakalayan sade ve sağlam yorumunu ben çok beğendim. Film kurmaca bir eserden yola çıkmadığı için karakterlerin arzularına, hayallerine pek yer veremiyor, detaylı psikolojik portrelerini çizemiyor. Sözgelimi Whitey’in senatör kardeşiyle (Benedict Cumberbatch) olan ilişkileri yüzeysel olarak işleniyor. Ancak başroldeki Depp, bu açığı performansıyla unutturuyor. Diğer oyuncular da ondan aşağı kalmıyor. Özellikle Peter Sarsgaard, nevrotik Brian Halloran karakterinde akılda kalıcı bir iş çıkarıyor. Filmin Masanobu Takayagani imzalı görüntülerinin, özellikle mat renklerin kullanıldığı gece sahnelerinin birbirinden iyi olduğunu da belirtelim.

        Filmin notu: 7

        Diğer Yazılar