Mutfakta 'YILDIZ' savaşları
FİLMİN NOTU: 7
Mesleğinde yükselirken dibi boylayan bir şefin yeniden restoran mutfaklarına dönmesini ve 3’üncü Michelin yıldızını alma mücadelesini anlatan “Çok Pişmiş”in (Burnt), başrollerinde Bradley Cooper ve Sienna Miller oynuyor.
Restoran mutfaklarında geçen filmlerin sayısı giderek artıyor. Konunun cazibeli yanı, sinemacılara rekabet, yükseliş ve başarı üzerine hikâyeler anlatma fırsatı sunması. Hatta Michelin yıldızı alma mücadelesini anlatan “şef filmleri”nin, “spor filmleri” ile yakın akraba oldukları dahi söylenebilir. “Çok Pişmiş” de bunlardan biri. Film, iki Michelin yıldızı almayı başarmış ama sonra dibi boylamış şef Adam Jones’un (Bradley Cooper) üçüncü yıldızı almak üzere Londra’da yeniden “sahalara dönmesini” anlatıyor.
Tecrübeli Steven Knight’ın elinden çıkan senaryonun en tuhaf yanı, bir filmin devamını seyrediyormuşuz hissini vermesi. Knight’ın amacı belli ki filme yüksek bir noktadan başlayıp, seyirciyi hikâyenin içine hızla dahil etmek. Paris’te gelen “iki yıldız”ın ve büyük başarıların Adam’ın pek hayrına dokunmadığını vurgulayarak, dikkatimizi “üçüncü yıldız” mücadelesine çekmek. Ancak “asıl film Paris’te yaşanmış” duygusunu bir türlü üstümüzden atamıyoruz. Nasıl atabiliriz ki? Adam’ın sıfırdan yükselişine, Helene (Sienna Miller) hariç diğer karakterlerle tanışmasına ve sonra hepsini kendini düşman etmesine şahit olamadan, “ikinci yarı”yı seyretmeye başlamışız. Film yine de sürükleyici; çünkü Michelin yıldızı alma ve bir adamın küllerinden doğma mücadelesi bizi filme bağlıyor.
‘GÜÇ, ESNEKLİK GEREKTİRİR’
Adam, Paris’ten sonra 3 yıl boyunca bir restoranda midye ayıklayarak kendini cezalandırdıktan, içkiyi ve uyuşturucuyu bıraktıktan sonra üçüncü Michelin yıldızı için hazır olduğunu düşünüyor. Ancak mutfaktaki ilk gününden de anlaşılacağı üzere aslında hiçbir şeye hazır değil. Finalde de incelikle vurgulandığı gibi Adam Jones’un gerçek ihtiyacı, Michelin yıldızı değil. O, hâlâ olgunlaşamamış, hayat acemisi bir adam. Emma Thompson’un canlandırdığı doktorun söylediği gibi mutfaktaki asıl eksikliği “Gücün, esneklik gerektirdiğini” bilmemesi. Film, Adam Jones karakteri üzerinden aşırı hırsa karşı insanın işinden aldığı hazzı; bireysel başarıya karşı ekip çalışmasını; baskıcı lider otoritesi yerine çok sesli bir mutfağı savunuyor. Gergin bir iş atmosferi yerine ise aile gibi çalışmayı öneriyor.
SOKAK LEZZETLERİNİ SEVEN ŞEF
Yönetmen John Wells ve görüntü yönetmeni Adriano Goldman özellikle mutfak sahnelerinde çok iyi iş çıkarıyorlar. Mutfaktaki gerilimi hareketli kamera, yakın çekimler ve hızlı kurguyla anlatmayı başarmışlar. Başta Bradley Cooper ve Sienna Miller olmak üzere bütün ekip iyi. Yeri gelmişken belirtelim: Yıllar geçtikçe ve Daniel Brühl’ün oynadığı karakterleri seyrettikçe, ne kadar iyi bir aktör olduğu gerçeği daha iyi ortaya çıkıyor. Tony rolündeki Brühl yine çok farklı bir yorumla geliyor karşımıza.
“Çok Pişmiş”, yemek ve mutfak kültürü üzerine benzer filmlere oranla daha az gevezelik yapsa da söyledikleriyle “turnayı gözünden vuruyor”. Özellikle Adam’ın Helene’e fast food’un artıları ve eksileri üzerine söyledikleri ilgiye değer. Adam’ın film boyunca esinlenmek için “sokak lezzetleri”nden vazgeçmemesi de önemli bir ayrıntı. Michelin yıldızlı bir restoranda yemek için minik bir servet gerekebilir ama bazen aradığınız tadı hiç ummadığınız bir yerde bulabilirsiniz. Yeter ki tezgâhın ardında işini seven bir “şef”olsun.