Kıyamete çeyrek kala
X-Men serisinin yeni filmi gösterime girdi. 1983 yılında geçen “X-Men: Apocalypse”, Eski Mısır’dan gelen ve ilk mutant olarak bilinen Apocalypse’in uygarlığı yıkıp yeni bir düzen kurma çabalarını anlatıyor
İlk filmlerdeki Xavier ve Magneto dışında X-Men serisinde gençlere örnek olacak yaşını başını almış mutantlara rastlamak zordur. Xavier, insanlarla barış ve uyum içinde yaşamayı önerir. Magneto mutantların bağımsızlığını savunur. Yeni filmde tanıştığımız, kökeni Eski Mısır’dan bile önceye giden En Sabah Nur ya da Apocalypse (Oscar Isaac) ise mutantların yeni bir dünya kurması gerektiğine inanıyor. Açılış sahnesinden anlaşılacağı üzere asıl amacı yeryüzünde bir tanrı olmak... Ve bunun için her şeyi yıkmaktan yana. Öylesine güçlü ki, mutantlar belki de ilk kez iktidara bu kadar yakınlaşıyorlar. Ama öykü, iktidar tutkusundan ziyade genç mutantların duygusal tercihleri üzerinden gelişiyor. Filmde gençlik, akılla mantıkla değil, tümüyle sezgilerle yaşanan bir süreç... İdolleri, arkadaşları, duyguları onlar için iktidar tutkusundan daha önemli. Kaldı ki, çoğu için asıl mesele, kendine güvenmek ya da güvenmemek noktasında düğümleniyor. Güçten çok sevgi, ilgi ve anlayış etkiliyor onları. X-Men de en başından beri gençlik sancıları üzerine bir seri aslında. Mutantların insanüstü yeteneklerinin ortaya çıkması ergenlik sürecinin simgesi. Süper güçlerini kullanmayı öğrenmeleri ve seçim yapmak zorunda kalmaları ise büyüme, olgunlaşma sorunlarının yansımaları...
GENÇ SÜPER KAHRAMANLAR
“X-Men: Apocalypse” Storm (Alexandra Shipp), Jean Grey (Sophie Turner), Nightcrawler (Kodi Smit-McPhee), Cyclops (Tye Sheridan) gibi efsane mutantların gençlik hallerine bakan bir film... Tümü de karizmatik süper kahramanlar olarak değil, hayatlarına yön vermeye çalışan gençler olarak geliyorlar karşımıza. Charles (James McAvoy), Eric (Michael Fassbender), Raven (Jennifer Lawrence) ve Beast (Nicholas Hoult) gençlerin örnek aldığı deneyimli mutantlar artık... 1983 yılına, eski bir Mısır tanrısı edasıyla gelen En Sabah Nur ise mutantların iktidar arzusunun varacağı en karanlık ve korkunç noktayı temsil ediyor. Mutantları ötekileştiren ve sömüren insanlar da ona dolaylı yoldan yardımcı oluyor. Sosyalist Polonya’da işçi olarak kendine yeni bir hayat kuran Eric’i dahi yoldan çıkarmayı başarıyorlar. Filmdeki tek olumlu insan olan Moira’nın (Rose Byrne) yanlışlıkla olsa dahi bir grup fanatikle birlikte Apocalypse’i canlandıran kişi olduğunu da unutmayalım.
TURNER YILDIZ GİBİ PARLIYOR
“X-Men: Apocalypse” tek bir anında dahi hızlı tempo, çatışma, takip, tahribat ve gerilimden vazgeçmeyen bir aksiyon. Serinin diğer filmlerinde olduğu gibi en başarılı yanı, aksiyonu öyküyle bütünleştirmesi. Özellikle finaldeki mutantlar arası çatışma sahnesinde hem öykünün geliştiğini hem temanın derinleştiğini görmek mümkün. Genç mutantlar çatışma sahnelerinde olgunlaşıyor; güçlerini geliştirip takım ruhunun değerini anlıyorlar. Yönetmen Bryan Singer, önceki filmde olduğu gibi yine bir Quicksilver sahnesinde, bu kez “Sweet Dreams” eşliğinde harikalar yaratıyor. Defalarca seyretmek isteyebileceğiniz bir sahne bu... Yeteneklerini geliştirmeyi öğrenen Jean rolünde Sophie Turner’ın bir yıldız gibi parladığını da belirtelim... Renkli karakterleri ve ilgiye değer büyüme öyküleri ile X-Men, kişisel olarak en sevdiğim süper kahraman serilerinden biri. Yeni film belki serinin en iyilerinden biri değil ama bence baştan sona keyifle izleniyor.
Filmin notu: 7