Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Dark Universe” adıyla canavarların ve kahramanların bir araya geldiği yeni bir seri başlıyor. Tom Cruise ve Russell Crowe gibi yıldızların oynadığı “Mumya” (The Mummy) bu serinin ilk filmi. Öykü ise eski mumya filmlerinin yolundan gidiyor

        Şimdi Hollywood’da yeni moda, “kurgusal evren”ler... Amaç, popüler kahramanların bir araya geldiği, birbirine bağlı filmlerle ilerleyen ortak serüven dünyaları oluşturmak... Marvel, “Yenilmezler”le (Avengers) başlattı bunu. DC Comics “Adalet Birliği”yle (Justice League) cevap verdi. King Kong ve Godzilla’lı “MonsterVerse”in ardından şimdi de sıra “Dark Universe”de.

        Dark Universe, Universal Stüdyosu’nun 1930’lu yıllardan beri “sahip çıktığı” Frankenstein, Kurt Adam gibi canavarları bir araya getirmeyi hedefliyor. 2019’da gösterime girecek “Frankenstein’ın Gelini” dahil, planlanan 10’a yakın film var. İlk film ise “Mumya”...

        Yeni bir seri başlıyor ama 1932’deki ilk filmden bu yana kullanılan vazgeçilmez Mumya klişelerine sadakatte kusur edilmiyor. Mumya filmlerinde, binlerce yıldır mezarında yatan öfkeli bir Eski Mısırlı, kazı ya da başka bir olay sonucunda canlanır ve bugünün dünyasına gelerek terör estirir... Hepsinin kendine göre bir amacı vardır. Bu filmdeki Mısır prensesi Ahmanet’in (Sofia Boutella) hedefiyse, Ölüm Tanrısı Set’i başka bir bedende canlandırmak ve onunla birlikte dünyaya hükmetmek...

        SEVİMLİ VE MATRAK BİR ANTİ-KAHRAMAN

        Set’in karşısına Dr. Henry Jekyll’in (Russell Crowe) yönettiği Prodigium adında devlet destekli bir örgüt çıkıyor. İçinde bir canavar barındıran Doktor Jekyll ve Prodigium’la ilgili olarak belli ki sonraki filmlerde aydınlanacak birçok karanlık nokta var. Filmin asıl kahramanı, Tom Cruise’un canlandırdığı profesyonel asker Nick Morton. Ahmanet’in Irak’ta bulunan mezarı da bir ABD bombardımanı sırasında açılıyor. Nick, mezarlardan çalıp çırparak yolunu bulmaya çalışan sevimli, matrak bir anti-kahraman. Nick’le bir romantik komedi çifti oluşturan Jenny (Annabelle Wallis) ise ciddi, idealist bir karakter.

        Öyküde Irak Savaşı, Haçlı Seferleri, ABD ve İngiltere var ama herhangi bir politik alt metin ya da güncel gönderme yok. Belli ki yapımcılar, hedefi saf eğlence olarak belirleyip fantastik korku ve komediyi belirli bir dengede tutmayı hedeflemişler. Finalde Nick Morton’ın yaşadığı dönüşüm dışında öyküde ilgiye değer bir noktadan söz etmek zor. Kötü mumyanın kadın olması, sonuçta hiçbir şeyi değiştirmiyor. Jekyll / Hyde bölünmüşlüğüne ise bir dövüş sahnesi dışında pek değinilmiyor.

        ETKİLEYİCİ BİR ATMOSFER SÖZ KONUSU DEĞİL

        David Koepp, Christopher McQuarrie gibi usta yazarların bir araya gelip yaratıcılıktan uzak, vasat bir senaryo yazmaları aslında şaşırtıcı değil. Mumya filmleri öteden beri “mezardan çıkıp hayata karışan ölülerin korkutuculuğu”yla ilgilidir. Mezardan eller çıkar, cesetler yürür vb... Burada da amaç, bilgisayar kökenli görüntülerle korku ve şiddet sahnelerini peş peşe sıralamak. Yönetmen Alex Kurtzman, Universal’ın eski korku klasiklerindeki o karanlık, ürpertici görsel havayı yakalıyor ama etkileyici bir atmosferden söz edilemez.

        Sonuçta, seyirci daha önce gişede ne tür mumya filmlerini “ödüllendirmişse” burada da bir benzeri yapılıyor. Kendi adıma “Mumya”da ilgiye değer bir şey bulduğumu söyleyemem. Yüksek prodüksiyon kalitesi, hızlı temposu ve özel efektleriyle oyalayıcı ve gösterişli bir film belki; ama daha ötesini beklemeyin...

        Filmin notu: 5.5

        Diğer Yazılar