'Öte dünya'ya inanmak
Başrolünde Kristen Stewart’ın oynadığı “Hayalet Hikâyesi” (Personal Shopper), ikiz kardeşinin hayaletiyle bağ kurmak isteyen bir kadının öyküsünü anlatıyor. Olivier Assayas’ın yazıp yönettiği film, özgün bir gerilim denemesi
Korku - gerilim gibi türlerde klişeler, seyirciye ulaşmanın garantisidir. Klişeleri bırakıp yeni hikâyelere yelken açmaksa risklidir. Fransız yönetmen Olivier Assayas, “Hayalet Hikâyesi”nde seyirciyi hayal kırıklığına uğratma pahasına, klişeleri boşveriyor. Kyra adlı ünlü bir kadının giysi alışverişlerini yaparak hayatını kazanan Maureen (Kristen Stewart) ilk sahnede hayaletlerle iletişim kurmak için bir eve geliyor. Perili ev filmlerinde, hayaletle “açık görüşme” mümkün olduğunca geciktirilir ama burada görsel temas gecikmiyor... Maureen, herhangi bir hayaletle değil, 3 ay önce hayatını kaybeden ikiz erkek kardeşiyle iletişim kurmak istiyor ve hikâye seyircinin alışık olmadığı şekilde gelişmeye devam ediyor...
İNANÇ VE YALNIZLIK
Assayas, korkutma teknikleri açısından da klişelere bağlı kalmıyor. Birkaç sahne hariç gerilimi yükseltmek için müziğe başvurmuyor, abartılı ses efektlerinden uzak duruyor. Evdeki hayaleti henüz ikinci gecede bir bütün olarak göstermekten kaçınmıyor. Gün ışığında geçen sakin anlarda, sözgelimi güneşli bir odada hayalet sahnesi çekebiliyor. Bazen de hayaleti genel planda netlik dışı bırakabiliyor. Öyle ki hayaleti kaçırmanız mümkün. O yüzden bahçe sahnesinde, Maureen’in arkasındaki mutfak penceresine dikkatle bakmanızı öneririm.
Peki Assayas’ın asıl meselesi ne? Her şey Maureen’in ölü kardeşine yeniden kavuşma arzusu üzerine kurulu; ama derinden derine kurcalanan mesele, fizik ötesi dünyaya olan inanç ve yalnızlık... Final itibarıyla bakarsak Assayas, “İhtiyaç duyarsanız, inanırsınız” demeye getiriyor.
İLETİŞİM YOKSUNLUĞU
Medyum olduğunu düşünen Maureen, hayaletlere inanıyor. Peki ya, film? Çoğu sahnede hayaletleri Maureen’den önce biz fark ediyoruz. Ama hayaleti görmeden önce Maureen’in gözlerini kapatması ilginç. Hayaletin asansörden inip, otel kapısından çıktığı sahnenin ardından aynı sahnenin görünür bir kişiyle çekildiğini de unutmayalım. Film finalde dahi tavrını netleştirmiyor, kararı seyirciye bırakıyor. Kaldı ki, Assayas fizik ötesi varlıklardan ziyade o dünyaya olan inancımızla ilgileniyor. Fizik ötesi dünyalara inanan ressam Hilma Af Klint ve ünlü yazar Victor Hugo üzerinden medyumlukla sanatsal yaratıcılık arasında bir bağ kurması da önemli. Maureen’in de çizimler yaptığını unutmamak gerekiyor.
Assayas, yaşadığımız dijital dünyanın gerçekliğini sorgularken çağımız insanının yalnızlığını da vurguluyor. Maureen, film boyunca genelde yalnız; insanlarla sanal ortamlarda iletişim kuruyor. Kyra ile fiziksel olarak karşı karşıya geldiği tek sahnede, telefon nedeniyle konuşamıyor.. Mobil telefonlar, tabletler ve Google üzerinden işleyen iletişim ağı da aslında bir tür “öte dünya”dan farksız. Maureen’in bilinmeyen numaralardan gelen kısa mesajların fizik ötesi bir dünyadan gelebileceğini düşünmesi şaşırtıcı değil... Assayas, o noktada bize de bir ayna tutuyor. Maureen’in yasak olana duyduğu ilginin ve bir başkası olma isteğinin, cinsel hazza dönüşmesi kayda değer bir nokta... Assayas, yalnızlığın içimizdeki karanlığı artırdığını ima ediyor. Kristen Stewart’ın abartısız, doğal tarzıyla önemli katkılarda bulunduğu “Hayalet Hikâyesi” özellikle sinefillerin ve eleştirmenlerin seveceği özgün bir deneme. Belki çok korkutmuyor ya da germiyor ama düşündürdüğü kesin...
Filmin notu: 7