Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her aileye tek çocuk uygulamasının zorunlu kılındığı bir gelecekte geçen bilimkurgu filmi ‘Yedinci Hayat’ (What Happened to Monday), 30 yıl boyunca tek bir insan gibi yaşayan yedizlerin öyküsünü anlatıyor

        Ekonomik büyümede süreklilik adına Türkiye’de her aileye 3 çocuk öneriliyor. Ama yeryüzündeki kaynakların, yakın gelecekte dünya nüfusunu besleyemeyeceğini düşünenlerin sayısı az değil. Özellikle iklim dengelerini şimdiden bozan küresel ısınmanın çölleşmeyi artıracağı öngörülüyor. Böyle bir dünyada insanoğlunun en büyük korkusu, hiç kuşkusuz yiyecek kaynaklarının yetersizliği ve küresel kıtlık endişesi olacak.

        Orijinal adı ‘Seven Sisters’ olarak da geçen ‘Yedinci Hayat’, işte tam da bu endişeden yola çıkıyor. Günümüzden çok uzak olmayan bir gelecekte geçen filmde, nüfus kontrolü için her aileye tek çocuk kuralı, tüm dünyada zorunlu hale getiriliyor ve CAB (Child Allocation Bureau) adında özel bir kuruluş tarafından uygulanıyor. İkizler dahil doğan tüm kardeşler, özel bir işlemle uyutuluyor. Film böylesi bir dünyada 30 yaşına kadar yasal olarak tek bir insan gibi hayatını sürdüren yediz kız kardeşlerin hikâyesini anlatıyor.

        ‘BÜRO’

        İktidarı Yedi ayrı kişinin tek bir yurttaş gibi görünmesinin çeşitli zorluklarına dikkat çeken ilk bölüm, haftanın ilk günü evden çıkıp işe giden Monday’in eve dönmemesiyle bitiyor ve gerilim dolu bir öykü başlıyor... Filmin hoş yanlarından biri, 7 ayrı bireyin dış dünyada tek bir kişi gibi görünmesinin dezavantajları ve avantajlarını karşılaştırması... Öykünün akışı içinde avantajların daha ağır bastığı söylenebilir, çünkü filmin ana fikrini, ‘birimiz yedimiz için’ diye özetlemek mümkün. Bireycilik eleştirilirken, dayanışma ve her anlamda kardeşliğin yararları öne çıkarılıyor. Filmin kıtlık sorunu ya da nüfus artışı konusunda bir önermesi yok. Buna karşın, tek çocuk kısıtlamasının temel özgürlüklere karşı olduğu fikri işleniyor. Baskının kaynağı olarak öne çıkan CAB’nin tam olarak devleti ya da sermayeyi temsil etmemesi, biraz kaçak bir tavır sanki... Karanlık gelecek üzerine kurulu distopyalarda ya devlet ya özel şirketler güçlüdür. Burada ise bütün iktidar bir ‘büro’ya indirgeniyor.

        AKSİYON BASKIN

        Filmin en çok ilgimi çeken yanı, 2073 yılındaki dünyanın görüntüleri oldu. İleri teknolojinin bakımsızlıkla birleştiği, insanların fare yediği kalabalık ve yoksul bir dünya bu... ‘Yedinci Hayat’, geleceği karanlık ve kalabalık bir yer olarak gören filmler arasında kendine özgü akılda kalıcı imajlar yakalamayı başarıyor. Baskıyla yönetilen bir dünyadayız. Günümüzde olduğu gibi güvenlik önde gelen bir sektör. Polis şiddeti ise önemli sorunlardan biri. Wednesday’in CAB’den kaçarken sokaklarda yaşayan yoksullardan aldığı destek akılda kalıcı... Ama yönetmen Tommy Wirkola, fikirlerden ziyade kaçma kovalamaca, gerilim, aksiyon ağırlıklı bir film yapmayı tercih ediyor ve hedefine ulaşıyor.

        Yedizleri canlandıran Noomi Rapace ve vicdan azaplarına rağmen iktidarın kötücül yanına teslim olan Nicolette Cayman’de Glenn Close’un dikkate değer performanslarıyla öne çıktığı filmde ‘yedi torununu tek insan’ gibi yetiştiren Terrence Settman rolünde Willem Dafoe’yi de unutmamak gerekiyor. ‘Yedinci Hayat’ bilimkurgu türünde bir klasik adayı olmasa da akılda kalıcı hikâyesi ve gelecek tasarımlarıyla seyre değer bir film.

        Filmin Notu: 6.5

        Diğer Yazılar