'ÖTE DÜNYAYA'YA BAKIP GELENLER
Beş tıp öğrencisinin ölümden sonraki ilk dakikaları araştırmak üzere giriştikleri tehlikeli deneyleri anlatan “Çizgi Ötesi” (Flatliners), 27 yıl sonra yeni çevrimiyle karşımızda
Filmin Notu: 6
1990 yapımı “Çizgi Ötesi”, dönemin popüler kültüründe iz bırakan filmlerdendir. Peter Filardi'nin senaryosu, ilk bakışta bilimde sınır tanımayan, cesaretli ve çılgın tıp öğrencilerinin hikâyesini anlatır. Ne var ki, öykü özü itibarıyla, suçluluk duygusu ve kefaretle ilgilidir. “Öte dünya”ya şöyle bir uğrayan gençler günahlarıyla birlikte dönerler... Ben Ripley'nin yazdığı yeni “Çizgi Ötesi” de ilk filmin ana fikrinden sapmıyor. Aynı hikâyeyi irili ufaklı değişiklikler, farklı karakterler ve yeni bir yaklaşımla ele alıyor. Daha önemlisi, öyküyü yan temalar ve yeni motiflerle zenginleştirip güncelleştiriyor.
Sözgelimi nöroloji, ilk filmde girilmeyen bir alandır. Yeni filmin ilk sahnelerinde ileri beyin görüntüleme teknolojisinin desteğiyle nörolojinin öykünün merkezine alındığını düşünmek mümkün. Öğrenciler birkaç dakikalığına gittikleri “yer”de neler olup bittiğine bakmak için beyindeki nöron aktivitelerini de izliyorlar. Ama film o kanaldan ilerlemiyor. Hatta belirli bir noktadan sonra tümüyle ilk filmin rotasına giriyor ve yolculuğu göze alanlar, beyinleriyle değil günahlarıyla ilgileniyor...
İlk filmde öğrenciler kibirleriyle yüzleşir. Yeni filmde ise ağır tıp eğitiminin gençleri tüketen yanı ve rekabet duygusu öne çıkarılıyor. Projeyi hayata geçiren Courtney’nin (Ellen Page) öte dünyaya neden gitmek istediğini ilk sahneden anlamak mümkün. Jamie (James Norton), Sophia (Kiersey Clemons) ve Marlo (Nina Dobrev) rekabette geri kalmamak için projeye giriyorlar; çünkü Courtney'nin döndükten sonra kazandığı yetenekler ve geçirdiği değişim, deneyin cazibesini artırıyor. Oysa ilk filmde kimse gittiği yerden özel yeteneklerle dönmez; yolculuğu göze almayan tek öğrenci pısırıktır. Burada ise denek olmak istemeyen Ray'in (Diego Luna) diğerlerinden daha olgun, gözüpek ve başarılı olması, iki filmi birbirinden ayıran önemli bir nokta...
************
SIKILMADAN İZLENİYOR
İlk film, ölüme meydan okuyan, aşkı, tutkuyu yoğun yaşayan, kendilerini bilim insanları olarak gören gençler üzerinedir ve meselesine iyi odaklanır. Yeni filmse başlarından büyük bir işe girişen rekabetçi tıp öğrencileriyle ilgili ve biraz dağınık... Öykü tam da bu nedenle ilk filmin ağırbaşlılığından mahrum kalıyor. 27 yıl önceki filmde, Rembrandt'ın “Anatomi Sınıfı” adlı tablosu sadece hikâyeye değil, ışığı ve rengiyle görsel atmosfere de yol gösterir. Yönetmen Joel Schumacher'in ölüm anlarındaki hızlı kurgu oyunları göz alıcıdır. Danimarkalı yönetmen Niels Arden Oplev de, ölüm anı tecrübeleri ve hızlı kurgu atraksiyonlarında Schumacher'den aşağı kalmıyor; gerilim sahnelerinde iyi iş çıkarıyor. Hayaletleri arka planda, karakterlerden önce bize gösterdiği sahneler de fena değil. Ama genel olarak ilk filmdeki kadar baskın bir görsel stil sergileyemiyor.
2017 model “Çizgi Ötesi”, ilkinin gerisinde kalsa da bence kötü sayılmaz. Akıcı montajı, sürükleyici anlatımı ve genç oyuncularının katkısıyla sıkılmadan izleniyor ve hepimizi çocukluk, ergenlik günahları üzerine düşündürüyor.