Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Star Wars: Son Jedi’, İsyancıların İlk Düzen’in baskısı altında bir çıkış yolu aradığı karanlık bir dönemde geçiyor. Rian Johnson’ın yazıp yönettiği film, serinin en iyilerinden biri

        “Star Wars”, sadece iyiyle kötünün savaşını anlatan bir uzay operası olsaydı bu kadar etkili olamazdı. “Star Wars”, “Güç'ün karanlık tarafı” ifadesiyle iyiyle kötünün aynı kaynaktan geldiğini vurgular. Güç, manevi enerjidir. İnançtır. Gizemdir. Her şeyin anlamıdır... Güç, insanları baskıya, zorbalığa, kötülüğe karşı bir araya getiren ruhani bağdır. Manevi değerlerin maddi kuvvete dönüşmesidir... Kötülerin iktidarına karşı iyilerin gücü, umut ve inançtır... Rian Johnson'ın yazıp yönettiği “Son Jedi”, tüm bunları bir kez daha hatırlattığı için çok iyi bir “Star Wars” filmi.

        Johnson, hikâyeyi yeni ufuklara taşıma ve karakterleri geliştirme konusunda parlak bir iş çıkarıyor. Özellikle Kylo Ren (Adam Driver), duygusal çelişkileri ve içgüdüsel kararlarıyla filmin en şaşırtıcı karakteri. Snoke (Andy Serkis), Kylo Ren ve Rey (Daisy Ridley) üçgeni, bizi öykünün karanlık noktalarına götürürken Luke Skywalker'ın (Mark Hamill) inzivaya çekilmesi, isyana katılmaktaki gönülsüzlüğü anlamlı bir yere bağlanıyor. Jedi Düzeni ve Güç konusunda en kritik tespitler ondan geliyor. Ama yeni filmin en ilgi çekici, tuhaf anları Kylo Ren ile Rey arasında yaşanıyor. İnançlı bir isyancıya dönüşmekle dönüşmemek arasında kalan Finn'in (John Boyega) Rose (Kelly Marie Tran) ile yaşadığı kader birliği önemli. Rian Johnson, karakterlerin söylediklerinin ötesine geçip duygularını, sezgilerini açığa çıkarmaya çalışıyor. Özellikle Rey'in geçmişiyle yüzleştiği an çarpıcı. Bu filmde serinin Seçilmiş Kişi motifi tersyüz edilerek yeni bir anlam kazanıyor aslında.

        Politika bu kez daha geride ama savaşın gizli galibi silah tüccarlarına yapılan vurgu dikkat çekici. Bir yanda özgürlük için savaşanlar, diğer yanda savaşın kaymağını yiyenler var... Mizahın da ihmal edilmediği filmde hayvanlar, dost ve kurtarıcı olarak çıkıyorlar karşımıza. İsyancılar, etnik çeşitlilikleriyle İlk Düzen'in Nazileri andıran kırmızı-siyah askeri dünyasına karşı bir alternatif oluşturuyorlar. Poe'nun (Oscar Isaac) klasik “erkek kahraman refleksleri”ne karşı Leia (Carrie Fisher) ve Holdo (Laura Dern) gibi kadın liderlerin mütevazı sabrı, akılcılığı ve insan hayatını savunan tavırları filmin can damarlarından biri... “Nefret ettiklerimizi yok etmek için değil, birbirimizi kurtarmak için savaşırız” cümlesi de yine bir kadından geliyor.

        DESTANSI BÜYÜK BİR ANLATI

        “Son Jedi”, serinin görsel olarak en iyi tasarlanmış filmlerinden biri. Uzaydaki savaş sahneleri ve İlk Düzen'in ölümcül takibi, filme sağlam bir gerilim omurgası veriyor. Çürüyen bedeniyle biraz Gollum'u andıran Snoke'un taht salonundaki ışın kılıcı düelloları da unutulacak gibi değil. Kumar cenneti Canto Bight'taki kovalamaca ve maden gezegeni Crait'teki “kızıl-beyaz kara savaşı” sahneleri grafik olarak hayli etkileyici.

        “Son Jedi”da kuşkusuz bütün aksiyonlar gibi öykünün kolaycılığa saptığı ve sahicilikten uzaklaştığı yerler var. Felsefesi de belki çok derin değil ama öyle bir film ki içinde kaybolup gidiyor, destansı büyük bir anlatının parçası olmaktan keyif alıyorsunuz.

        Filmin notu: 8

        Diğer Yazılar