Şarkılarla yaşayanlar
Tony Gatlif’in yazıp yönettiği Fransız yapımı “Aman Doktor” (Djam), İstanbul’da tanışan iki genç kızın hikâyesini anlatıyor. Yunanistan’daki ekonomik krizden manzaralar sunan filmde şarkılar da önemli bir yer tutuyor
FILM, Djam’in (Daphne Patakia) doğanın ortasında, görünmez bir orkestra eşliğinde tek başına dans ederek şarkı söylemesiyle açılıyor. Bir müzikali ya da eski usul şarkılı dublajlı Yeşilçam filmlerini andıran bir sahne bu... Film boyunca, böyle başka sahneler de çıkıyor karşımıza. Djam bazen bir el hareketiyle başlatıyor müziği, bazen de görünmeyen bir şarkıcıyla vokal yapıyor. “Aman Doktor” bu şarkılı sahnelerin hafifliğiyle gerçekçi bir yol ve arkadaşlık öyküsü arasında gidip geliyor. Tony Gatlif’in 1.50:1 gibi eski usul dar bir formatla çektiği “Aman Doktor”, ana karakteri Djam gibi uçarı, içten ve yalın bir film.
Djam, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, özgür ruhlu çılgın bir genç kadın. Ama öykü geliştikçe Djam’in sevgi dolu, özverili bir arkadaş, sorumluluk sahibi bir birey olduğu da anlaşılıyor. Kavalalı Kakourgos (Simon Abkarian) teknesi için bir parça yaptırmak üzere geldiği İstanbul’da meyhanede göbek attıktan sonra şehirde tek başına kalmış, yaşadığı şoktan henüz çıkamamış Avril’le (Maryne Cayon) tanışıyor. Djam ve Avril, ceplerinde çok az parayla Kavala’ya doğru yola çıkıyorlar. Türkiye’den Yunanistan’a geçmeleriyle birlikte, kırsal kesimde ekonomik krizin trajik sonuçlarına tanık oluyorlar. Aileler parçalanıyor; evler ve dükkânlar, bankalar tarafından haczediliyor. “Aman Doktor” şarkıları, sevgileri, dayanışma ruhları ve özgürlüklerinden başka ellerinde hiçbir şey kalmayan insanların filmi...
İDDİASIZ AMA HOŞ BİR FİLM
Roman kökenli Fransız sinemacı Gatlif, belli ki Djam’in evcilleştirilemeyecek yabani halleriyle Rebetiko müziğinin ruhunu buluşturmak istemiş. Şarkılarda sadece hüzün değil, hayat sevgisi ve neşe de var. Özellikle finalde teknede söyledikleri ve hayatın her şeye rağmen sürüp gittiğini hissettiren şarkı çok güzel... Djam, Kakurgus ve Avril, maddi açıdan kaybetmiş insanlar. Ama bir şekilde direniyor, hayatın tadını çıkarmak istiyor ve açıkçası bize de moral veriyorlar. Şarkılar onların hayatla olan hüzünlü ve neşeli ilişkisini anlatıyor... Türkçe ismini filmdeki bir şarkıdan alan “Aman Doktor”, İstanbullu grup Cümbüş Cemaat’in müzikleriyle de akıllarda yer eden, biraz savruk, iddiasız ama hoş bir film.
Filmin Notu: 6.5
***********
ÖBÜR DÜNYADA MACERA
AILE seyircisine yönelik uzun metrajlı animasyonlar, tüm dünyada altın çağını yaşıyor. Hollywood bu konudaki liderliğini sadece ileri teknolojiyle değil, hikâyelerin kalitesiyle de koruyor. Lee Unkrich ile Adrian Molina’nın yönettiği “Coco”, ailesinin dayatmalarına rağmen müzisyen olmak isteyen Miguel adlı Meksikalı bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Miguel, hayranı olduğu efsane bir müzisyenin mezarındaki gitarı çalmaya kalkışırken kendini bir anda Ölüler Ülkesi’nde buluyor ve orada hem müzisyen olmak hem de ailesine kavuşmak için çeşitli maceralar yaşıyor...
“Coco”, çocuklara sadece tutkularının peşinden gitmeyi değil, aile bağlarının önemini asla unutmamalarını da öneriyor. Kaybettiğimiz yakınlarımızın, onları hatırladığımız sürece aramızdan ayrılmayacaklarının altını çizen film, “yarı iskelet” olarak yaşayan ölüleri ve renkli, “canlı” öbür dünya tasvirleriyle içinde olmaktan keyif aldığımız bir görsel dünya vaat ediyor... Şöhretin asla aile sevgisinin yerini tutmayacağı mesajını da veren “Coco”, yarı yıl tatilinde çocuklarıyla birlikte film seyretmek isteyen anne babalar için ideal bir film.
Filmin Notu: 7