Bir memleket filmi
Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “Ahlat Ağacı” , taşralı genç ve tutkulu yazar adayının başta babası olmak üzere, ailesi ve doğup büyüdüğü yerdeki insanlarla ilişkisini anlatıyor
NURİ Bilge Ceylan sineması, her yeni filmde tekrara düşmeden şaşırtıcı, kafa karıştırıcı ve heyecan verici olmayı başarıyor. “Ahlat Ağacı”, dakikalarca uzayıp giden diyalogları, alışıldık bir hikâye anlatmaması ve seyircinin karşısına öyle kendinden emin fikirlerle çıkmaması itibarıyla zihninizdeki sinema tarifine uymayabilir. Ama yeniliğe açıksanız, kalbinize ve aklınıza seslenen, zekânıza saygı duyan, duygusal olmaktan hiç kaçınmayan bir film bekliyor sizi...
SADECE BİR BABA-OĞUL HİKÂYESİ DEĞİL…
“Ahlat Ağacı” ilk bakışta taşrada geçen bir baba-oğul ve aile hikâyesi. Baba (M. Cemcir), iyi günlerini geride bırakmış, altılı ganyan tutkusuyla çok para batırmış, ev içinde prestijini kaybetmiş durumda... Oğlu Sinan’sa (A. D. Demirkol), gelecek endişeleriyle dolu, sıkıntılı bir genç. Bazen cebindeki harçlığa göz diken, güvenilirlikle güvenilmezlik arasında gidip gelen bir babanın oğlu olmak kuşkusuz kolay değil... Öte yandan, bütün filmin baba-oğul ekseni üzerinden ilerlediği söylenemez. “Ahlat Ağacı”nı, taşralı bir gencin gelecek endişelerinden ve ekonomik sıkıntılarından bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değil. Ancak taşra sıkıntısından ziyade Sinan’ın kendini kanıtlama arzusunun belirlediği bir film bu... Ülkedeki diplomalı işsizlerden biri olmak üzere Sinan. Yeni mezun öğretmen adayı olarak ya yıllarca atama bekleyecek ya polis olacak. Hayallerinde ise yazar olmak var ve ilk kitabı yayımlanmaya hazır.Sinan, yazarlık konusunda arzulu, istikbali konusunda karamsar, ailesi ve insanlarla ilişkilerinde ise agresif biri... Film, Sinan’ın bu karmaşık duyguları üzerinden ilerliyor. Dili ve zekâsı tek sermayesi. Konuşurken kitabî cümleler kuruyor, karşısındakinin açıklarını arıyor. Özellikle milliyetçi işadamı, iki imam ve taşralı ünlü yazarla olan diyalogları, alttan almaya çalışmakla karşısındakine laf sokmak arasında gidip geliyor. Öfkesi, diline yansıyor ve onu itici kılıyor. Ama asıl dertlerini ve duygularını derinden hissedebiliyoruz -ki filmin en etkileyici yanı bu...
Özellikle, final gerçekten dokunaklı. Sinan’ın iki genç imamla giriştiği uzun din tartışması, çevik kuvvet polisiyle yaptığı “komünist döverken deşarj olma” muhabbeti, demokrat belediye başkanı, ulusalcı işadamı, şehir hayatını özlerken mantık evliliği yapan taşralı kız ve kederli bakışlara sahip köpeğiyle tam bir memleket filmi “Ahlat Ağacı”... Bence politik olmaktan ziyade tedirgin ve huzursuz; ama kesinlikle umutsuz değil.
NURİ BİLGE CEYLAN’IN EN HAREKETLİ FİLMİ
Ayrıca durağan ve donuk olduğu söylenemez. Ceylan’ın belki de kamerasını en çok hareket ettirdiği film. Hiçbir plan fazla uzamıyor. Ceylan önceki filmlerine oranla sahneleri farklı açılardan çekiyor ve ilk kez görsel atmosferin, kadrajların mükemmel olmasından ziyade kurgunun akıp gitmesine önem veriyor. Başta Aydın Doğu Demirkol ve Murat Cemcir olmak üzere istisnasız bütün oyuncular harika. Zaten Ceylan için oyunculuk en önemli anlatım enstrümanlarından biri. Sinan’ın kederini yansıtan Bach müziğiyle son bölümdeki kış, kar ve sisin güzelliğini unutmayalım.
“Ahlat Ağacı”nı çok sevdim. Ceylan’ın bir söyleşisinde, “Yalnız ve garip de olsa her yere tutunan mücadeleci” bir ağaç olarak nitelediği “ahlat ağacı” bence bu topraklar üzerinde akıntıya karşı yaşayan insanlar üzerine çok şey anlatıyor. Film de öyle...
Filmin Notu: 8.5