Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İŞTE! Olimpos’un dışında, güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı...” Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipader, milattan önce 7’nci yüzyılda yapılan Artemis Tapınağı’nı bu sözlerle tanımlamıştı.

        Betimlemeler o kadar güçlüydü ki, Efesliler bile taptıkları Kibele’nin yanına Artemis’i de dahil etmek zorunda kaldı. Artemis kültünün ünü öyle bir yayıldı ki, uzak diyarlardan tapınmak isteyen birlerce insanın akınına uğradı.

        OKUYUCU AVCILARI

        Yedinci yüzyıldan bu yana da “algı”, iletişim sihirbazlığının ana teması, itici gücü oldu

        Artemis’in ihtişamının ozanlar tarafından reklamının yapılmasından çeyrek asır sonra, 1710’da reklamcılığın öncülerinden Joseph Addison da bunu şöyle tanımladı: “Reklam denilen büyük sanat, okuyucuyu avlamak için keşfedilmiş en uygun metottur. Bu sanat olmasaydı birçok güzel şey görünemez, kaybolup giderdi...” Bazen de reklam gücünü kullanan ozanlar, ülke yönetimlerinin başına bela oldu. Örneğin, Apollon devletinde Sokrates gençlere kötü örnek oluyor diye ozanları siteden kovdu. Buna rağmen kazanan yine onlardı...

        İÇ VE DIŞ RAKİPLER

        İşte o gücü asırlardır elinde tutanların torunlarıyla iki gündür Artemis’in bir kopyasının içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tatil yapıp sohbet ediyoruz.

        Şurası kesin ki, hem kendileri, hem de hizmet verdiği müşterileri için kıyasıya savaşan başka bir sektör yoktur. Bu kadar rekabet içinde olan 200’e yakın insanı bir araya getirip, üstelik rekabet ortamı dışına çıkarıp gönlünce eğlenmelerini sağlamak da kolay değildir. Bunun için hepsine eşit uzaklıkta, üçüncü taraf olarak yol almalarını sağlamak ve gücünü özgürlükten yana kullanmak gerekir...

        Ki bu kadar insanı bir araya getiren Habertürk, Bloomberg HT, Show TV ve Habertürk TV’yi bünyesinden barındıran Ciner Reklam Grubu bunu başarmış. Sohbet edince gördüm ki hafızamıza kazınan birçok reklam ellerinden çıkmış. Yerlerinde duramayan, dudaklarının bir kenarına da sürekli gülümseme oturtmuş insanlar grubu...

        Yaratıcı olduğu kadar şaşırtıcı fikirlerle geliştirilmiş iletişim başarıları bir yana, yöresel dilleri kullanıp farkındalık yaratan, geleneksel mecraları etkili alanlara dönüştüren, duygu yüklü, akılda kalıcı, beş duyumuzu birden çalıştıran, bir saniyenin aslında ne kadar uzun zaman olduğunu bize gösteren sihirbazlar topluluğu... Şunu belirtmeliyim ki Türk reklam sektörü, bugün dünyada da kabul görmüş, etki yaratmış en başarılı dönemini yaşıyor.

        HANGİSİNİ PAZARLAMALI

        Peki bu kadar başarılı insan gücünü elinde tutan bir ülke, yaptıklarını dünyaya anlatmakta niye bu kadar geride? Sorunun yanıtı da aslında kendi içinde yatıyor. Bugün Batılı birçok ülke, hangi siyasi veya üst bürokratın kendisini yönettiği konusunda bilgi yükleme çabasında bulunmuyor. Yeni nesil yöntemle ülke itibarını pazarlıyor. O zaman da istediğiniz kadar 2 milyon insanı kaçıp geldiği ülkesinden daha iyi olanaklarla besleyip çocuklarının eğitimine varana kadar uğraşın, diğerinin 200 kişi için yaptığı gürültünün arasında sizinki görülmüyor, algılanmıyor.

        Diğer Yazılar