Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KENDİSİYLE (Esad) IŞİD’e karşı ortak paydada buluşmak demek, Suriye’de daha çok Sünni’yi IŞİD’i desteklemeye yönlendirmek demek olur ve koalisyonu zayıflatır...”

        ABD Başkanı Barak Obama, önceki gün “Suriye politikasının değişmeyeceğini” bu sözlerle anlattı.

        Sonrasındaki cümleleri ise ilkinden önemliydi.

        Esad’ı uzaklaştırmak için aktif çaba peşinde olmadıklarını belirtirken, koalisyon güçlerinin Suriye’deki operasyonlarına dikkat çekti.

        Ancak sonrasında gelen “Suriye’de aradıkları politik çözüme” ilişkin şu cümlesi gelecek hedefini göstermesi açısından çok önemliydi:

        “Ülkede yaşayan tüm grupları, Alevileri, Sünnileri, Hıristiyanları kapsayan bir çözüm. Yerel oyuncuların yanı sıra, bölgesel oyuncuları da kapsayan bir çözümde, Suriye halkı, Türkiye, İran ve Esad yanlıları politik görüşmelere girmek zorunda kalacaklar. Bu her zaman olduğu gibi diplomasinin doğası gereği, beğenmediğiniz rejimlerle ve insanlarla diplomatik ilişkilere girmek zorunda kalırsınız.”

        ‘UZLAŞI ARIYOR’

        Bütün bunları aktarmamın nedeni, bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli dikkat çektiği Halep’teki durum.

        Hükümet adına bölgeyi gözetleyip raporlayan, adının yazılmasını da istemeyen etkin kişiyle dün sohbet ederken Obama’nın sözlerine dikkat çekti.

        Bu arada Obama’nın, Davutoğlu ile yaptığı görüşmede “Esad rejiminin gitmesine odaklı politikaya dönme sinyali verdiğine” ilişkin haberleri de anımsattı. Ardından da noktayı koydu:

        “Dilerim son söylenenler doğrudur. Çünkü ABD’nin bölgedeki yetkilileri ve görevlileri, Halep’te muhalif güçler ile Esad güçlerini uzlaştırıp politik görüşmelere girmelerini sağlamak için çok yoğun çaba harcıyor. Hatta bazı muhalif grupları buna zorluyor.”

        Bölgede ABD ile birlikte bazı koalisyon ülkelerinin de bu çabalara destek verdiğini söyledi.

        ‘DİPLOMASİNİN DOĞASI’

        Bunun çok daha büyük ve istenmeyen bir sonuç doğuracağını da vurgulayıp ekledi:

        “Bir yandan Esad’ın meşruiyetini yitirdiğinden söz edip diğer yandan Esad güçleri ile muhaliflerin arasını buldurma çabası aslında mevcut Şam yönetimiyle ortak çözüm arayışından başka bir şey değildir. Oradan üretilecek çözüm de çözüm olmaz.”

        Muhalif grupların kimler olduğunu da sordum, “Bölgede var olduğu sanılan, ancak varlığı görülmeyen Özgür Suriye Ordusu dışındaki tüm gruplar” yanıtını verdi.

        Hatta daha ileri adımların atıldığını da belirtip devam etti:

        “Bölgede IŞİD öncesi Esad yönetimine karşı savaşan grupların, daha yakın geçmişe kadar çatıştıklarıyla barışmaya zorlanmalarına tanıklık ediyoruz.”

        Bu da gösteriyor ki, Washington yönetimi, Obama’nın da sözünü ettiği “diplomasinin doğası gereği, beğenilmeyen rejimlerle ve insanlarla diplomatik ilişkilere girmek zorunda kalmanın” zeminini hazırlıyor.

        Hatta bunun ilk uygulamasını başlatmış bulunuyor.

        Bu durum Esad güçlerinin de IŞİD’e karşı savaştığından yola çıkıp “Düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımı olarak değerlendirilebilir.

        Ancak böyle bir çözüm de Ankara’nın bugüne kadar çıkardığı kalıplara sığmaz.

        Diğer Yazılar