Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞLIĞI tercih etmemin nedeni, sınır güvenliğinin geldiği noktayı anlatmak için...

        Çünkü Türkiye’nin güneyindeki güvenlikle ilgili üst düzey devlet görevlisinin anlattıklarından yola çıkarak gelinen noktayı başka türlü özetlemem olası değil.

        Anlatımına göre Suriye iç savaşının başladığı günden bu yana her geçen gün büyüyen sınır güvenliği sorunu “raddesine ulaşmış” bulunuyor.

        Paris katliamlarını gerçekleştiren veya ilişkili olanların da Türkiye üzerinden Suriye’ye girip çıktıkları dikkate alındığında sorunun yaratacağı etkinin boyutu da büyüyor.

        KAÇAKÇI ÇARŞISI

        “Suriye’den gelenlerin kolay geçişi anlaşılır, ama Türkiye’den gitmek niye kolay?” sorusunu gündeme getiriyor.

        Sohbetimizde üst düzey yöneticiye aynı soruyu yönelttim.

        Benzer soruyu bölgeyi ziyaret eden Batılı büyükelçilerden ve gözlemcilerinden de duyduğunu belirtip ekledi:

        “Ben karşıya geçerken birçok soruya muhatap olurken, Çobanbey’e, Telafer’e sorgusuz sualsiz minibüslerle birileri geçiyorsa, tüneller ve kaçakçı yeraltı çarşıları PKK/PYD bölgesinde çalışıyorsa soruyla muhatap olmamız kaçınılmaz.”

        Bunda devlet yöneticilerinin her bir sınır kapısında farklı politika izliyor olmasının da rolü olduğunu belirtti.

        Sınır ticaretinin, kaçakçılığın, mezhepsel ve etnik sempatizanlığın sınır geçişlerinde faktör olduğunu vurguladı.

        Hatta önemli bir bilgiyi de paylaştı. Aktardığına göre ele geçirdiği sınır kapısının Türkiye tarafından kapatıldığını gören IŞİD, bazı kapıları taşerona bırakmış.

        İddiasına göre Cilvegözü sınır kapısını yöneten kişi, IŞİD’in komuta kademesinden birinin kayınbiraderi; Öncüpınar’da da durum farklı değil.

        Üzerinde durduğu bir diğer nokta ise Sivil Toplum Örgütü (STK) adı altında sınırdan sürekli geçen yabancılar.

        Şu an Türkiye sınırı boyunca STK adı altında görev yapan kuruluş sayısı 500’ü geçmiş.

        “Biz bunlara da ‘Neden geçiyorsun?’ diye soramıyoruz” dedi ve 28 farklı kurumun denetiminde olan sınırlar için önerisini de getirdi:

        “Yıllardır üzerinde çalışılan, AB’nin destek verdiği Entegre Sınır Yönetim Birimi’ni bir an önce hayata geçirmeliyiz. Yoksa sorun daha da büyür.”

        ENTEGRE SINIR YÖNETİMİ

        Sözünü ettiği, 2002 yılında AB’nin aday ülkeler içinde zorunlu kıldığı Entegre Sınır Yönetim Sistemi (ESYS).

        Türkiye AB’den 3.7 milyar Euro proje desteğiyle hazırlığını yaptı, 2011’de tüm sınırların ESYS altında toplanacağı sözünü verince 2018’de tamamlanacak proje revize edilip 8 milyar Euro’ya çıkarıldı.

        Sınırlarda 4 yıl içinde ESYS’ye geçileceği sözüne karşın, Suriye’deki gelişmeler tasarıyı rafa kaldırdı.

        Eskiden olduğu gibi MİT, Emniyet, Gümrük, Kara Kuvvetleri (sadece 600 metre), Tarım Bakanlığı ve her kapının bağlı olduğu valilikçe denetimine devam edildi.

        Entegrasyon bir kenara bırakılırken, emniyet verilerine göre son 15 yılda kaçak yoldan Avrupa’ya gitmek isteyen 800 bin göçmen yakalandı.

        İddia o ki bunun en az yarısı, denetimin az olduğu zaman ve yerlerde ise üçte ikisi AB ülkelerine geçti.

        Bütün bunların faturası da yine Türk halkına çıkacak, 3 yıl içinde geçmeyi umduğumuz Schengen rejimini sekteye uğratacak.

        Diğer Yazılar