Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇEVREMDE iki gündür şu soruya sıklıkla muhatap oluyorum:

        “Çözüm sürecinde diyalogdan müzakere aşamasına geçilmesinin ilanı HDP’nin barajı aşmasına nasıl katkı sağlar?”

        Soruyu yöneltenlerin çoğunluğu ise yakın geçmişte, “Barajı aşması için HDP’ye oy vereceğim” diyenler.

        Aslında tam bir paradoks hali söz konusu.

        Bir yandan HDP’nin barajı aşmasını istiyor, “AK Parti referandum eşiğini aşacak 330 sayısına ulaşmasın” diye bunu yaptığını da gizlemiyor.

        Diğer yandan, “HDP barajı aşarsa çözüm sürecindeki işbirliğini devam ettirip AK Parti ile kol kola girerek istemediğim Anayasa’yı bana dayatır mı?” kuşkusuna kapılıyor.

        Ürkek tavırla ilk kararından anında geri adım atıyor.

        Bu davranışta bulunanların toplam seçmen içindeki oranının ne olduğu konusunda fikir sahibi değilim.

        YETMEZCİLER KADAR

        Ancak 2010 Anayasa referandumunda “Yetmez ama evet” diyenlerin külliyatı kadar olabileceği öngörüsünde de bulunabilirim.

        Zaten paradoksa düşenlerin ağırlıklı bölümü de bu kesimde kendini gösteriyor.

        Anayasa referandumu sonrasında karşılaştıkları kırılmayı bu kez HDP’de yaşamaktan kaygı duyuyor.

        Bir yandan “Çözüm sürecinin bu aşamaya geçmesi iyi oldu” diyor, diğer yandan da “Ya işbirliği yaparlarsa?” kaygısını dile getirip söyleminde var olan HDP desteğini geri çekiyor.

        Dikkat çeken bir diğer nokta ise bu kesimin ağırlıklı bölümünün bugüne kadar HDP veya öncüllerinden birine oy vermemiş olması.

        Dayandıkları toplumsal tabana bakıldığında da liberal sol veya sağ seçmen diyebileceğimiz bir kitle.

        Yani bir zamanlar ÖDP’ye verenler, CHP’nin liberal solcuları ve DYP-ANAP’ın liberal kanadı.

        BRADLEY EFEKT

        Başa dönersek, bu kesim HDP’ye oy verme kararlılığını sürdürür mü?

        Yoksa 1982’de California valilik seçiminde anketlerde önde gözüken Tom Bradley’e, ten renginin siyah olması dolayısıyla seçmenin oy vermekten sandık başında vazgeçtiği, “Bradley Efekt” olarak disipline giren öğreti burada da hayat bulur mu?

        Daha ilerisi, HDP’ye oy vermek için yola çıkıp, MHP’ye oy verip dönen seçmen davranışıyla yüz yüze kalınır mı?

        Bütün bunların hangi oranda gerçekleşeceğini yakın gelecek bize gösterecek.

        Ancak HDP Eşbaşkanı Demirtaş da bu durumu görmüş olacak ki silahlara veda çağrısının ilk adımında bir karşı duruş gösterme gereği duydu; kendisini hemen oluşmakta olan algı dairesinin dışına attı.

        Atılan adımı önemsediğini belirtti, ancak bunun kesinleşmesi için hükümetin daha fazla gayret göstermesi gerektiğinin altını çizdi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da siyaset ustalığıyla polemik yaratıp Demirtaş’ı sürecin içine; tartışmanın odağına çekti.

        Tıkanmış görünen sürecin seçimi beklemeden aşılıp silaha veda çağrısının gelmesi de bu aklın bir gösterisi.

        Sürecin bundan sonra hangi yöne evrileceği, atılan adımın üzerinde oluşan “seçim sonrası işbirliğinin öncüsü” algısının nasıl giderileceği de Demirtaş’ın performansına bağlı.

        Ancak her ne olursa olsun kıran kırana bir yarış gerçekleşeceği kesin.

        Bugün yaşananlara bakıldığında sandık sonucu da öyle önceden kestirilecek gibi değil...

        Diğer Yazılar