HDP, SHP olur mu?
ADI Gaziantep ile bütünleşmiş Celal Doğan’ın HDP’den aday olacağını öğrendiğimizde aklımıza SHP geldi.
SHP’nin siyasetin normal yolundan yaptığını, HDP mevcudu değiştirerek tersten gerçekleştirebilir mi?
Yani öncüllerinden bu yana devam eden parti “hâkim kimliği” yıkıp her kimliğe, kesime ulaşabilen yapıya dönüşebilir mi?
Özetle son dönem yine gündeme taşınan, bir zamanların moda sol söyleminin işaret ettiği gibi Türkiyelileşebilir mi?
Sondan başlarsam, sol literatür Türkiyelileşme kavramını üniter sınırlardaki çok sayıdaki farklı kimliğin ortak paydada buluşmasını anlatmak için kullanıyordu.
Halkçı Parti’nin ANAP karşısında hezimete uğraması, SODEP Lideri Erdal İnönü’nün de parçalı sol siyaseti tek çatı altında toplama çağrısı 1985’te sonuç getirdi.
UÇLARA DOKUNMAK
Sol SHP çatısı altında buluşurken, en uç noktadakilere dokunabilen siyaseti üretti.
SHP, ilk girdiği 1986 ara seçiminde % 22 oy alırken, lideri İnönü’yü de parlamentoya taşıdı.
1987 seçiminden ikinci, 1989 mahalli seçiminden de birinci parti çıktı.
Parti yukarı doğru tırmanırken, Paris’te düzenlenen “Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları” toplantısına parti yönetiminden izin almadan katıldıkları gerekçesiyle 7 milletvekili ihraç edildi; birçok örgüt de istifa etti.
SHP sonucunu da 1991 seçiminde üçüncü partiliğe düşerek gördü.
Sonrasında CHP adını alan parti, Doğu ve Güneydoğu’da sürekli eridi, bazı yerlerde yüzde 1’in altında kaldı.
Bütün bunların nedeni, hâkim kimliğin yarattığı “kimlik demokrasisi” baskısına karşı, bütün kimlikleri ortak paydada buluşturma başarısının terk edilmiş olmasındandı.
Ülkedeki uzak kimliklerin talebine dokunabilme, onları içselleştirip her kesime yönelik politika üretme yerine, farklı kimliklerin tek çatı altında yan yana getirilmesiyle hâkim kimlikten kurtulma olanağına ulaşılacağı sanıldı.
Ancak olmadı.
Hatta CHP “ulusallaştı”, bir süre sonra içinden çıkmış arkadaşlarıyla anlaşamaz, aynı dili konuşamaz oldu; çatışmaya başladı.
HDP VE ÖNCÜLLERİ
Bu durum HDP’nin öncülleri için de geçerliydi.
HEP, DEP, HADEP süreçlerinde “hâkim kimlik” yapılanmasından kurtulamadı.
Farklı kesimlerden isimlerin partinin içine alınmasıyla bu yapıdan kurtulacağı sanıldı.
Ancak HDP ve öncülleri 20 yıl önce Ahmet Türk’ün, “Her kesime ulaşan, her kesim için politika üreten parti olmalıyız, Türkiyelileşmeliyiz” çağrısını bir adım öteye taşıyamadı.
Her kesime ulaşan, her uca dokunan politikalar yerine, Kürt sorunu ve bir bölge odaklı politikalar tercih edildi.
HDP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu sorunu aşmak için uğraş verdi, karşılığını da aldı.
Ancak son dönem, belki de çözüm sürecinde yeni bir evreye geçilmiş olmasının yarattığı algının da etkisiyle parti tekrar “hâkim kimlik politikası” çemberinin içine itildi.
HDP’nin yeni bir politika üretmemesi de çemberi hızlandırdı.
Anlaşılan o ki, yeni isimleri arasına katarak HDP farklılaşmak, içinde bulunduğu odaktan kurtulmak isteyecek.
Başarabilirse baraj sorununu bir daha hiç düşünmeyeceği kesin.
Not: 8 Mart’ın tüm kadınlara mutluluk getirmesi dileğiyle.