Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE uzun yıllar tanımını yapmakta zorlandı.

        Bunda, söylemindeki baskın ses tonundan dolayı, özellikle merkez sağ siyasetçilerin “anarşist- anarşizm” kelimelerini tercih etmelerinin de rolü vardı.

        Terör ile anarşizmin aynı anlama gelmediğini Türk siyasetçisi de sonradan öğrenip dilini değiştirdi.

        Birinin kelime anlamı “toplumda korkudan titremeye sebep olmak” iken, diğerinin karşılığı “otoritenin düzensizlik durumu” idi...

        “Anarşist”in terk edilip yerine “terörist” kelimesinin ağırlıklı kullanımı da daha çok 1980 ortalarından sonra başladı.

        Bütün bunları sıralamamın nedeni, Türkiye’nin tanımında olduğu gibi mücadele yöntemini bulmada da gecikmişliğini anlatmak için.

        3 AYDIR BİLİNİYOR

        İstanbul’da son iki gündür gerçekleşen terör saldırılarında karşılaşılan da maalesef bunun bir yansıması.

        Son olaydan alırsak...

        Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan saldırıyı gerçekleştiren ve olay yerinde öldürülen Elif Sultan Kalsen adı 2012 yılından bu yana biliniyordu.

        Hapis yatmış, çıktıktan sonra da adı bizzat örgütü DHKP-C tarafından “canlı bomba” olarak ilan edilmişti.

        İstanbul Sultanahmet’teki Turizm Şube Müdürlüğü’ne yönelik canlı bomba saldırısını da üstlenen örgütü DHKP-C internet sitesinden, “Feda eylemini gerçekleştiren savaşçımız Elif Sultan Kalsen’dir” dedi.

        Eylemi gerçekleştiren kişinin Kafkas kökenli bir kadın olduğu da çok sonra anlaşıldı.

        Bir ay geçmedi, Taksim’deki polis noktasına yapılan saldırıda adı tekrar gündeme geldi.

        Kaçarken kameralara yakalanmış, ayrıca bindiği takside bıraktığı parmak izinden 2 Şubat günü kimlik tespiti yapılmıştı: 1988 doğumlu Elif Sultan Kalsen.

        Yani üç aydan fazla süredir polisin peşinde olduğu isimdi...

        İki saldırı olayıyla ilgili olarak halen görevde bulunan emniyet mensuplarıyla dün konuştum.

        Hepsinin de üzerinde durduğu bir nokta vardı:

        “Adı canlı bomba olarak duyurulduğu tarihten itibaren bizim için potansiyel suçludur. Gözetim altında tutulması gerekirdi.”

        Hatta içlerinden biri bir adım ileri attı:

        “Taksim saldırısını yaptığı tespit edilmişti. Emniyetin kapısına kadar gelmeden aradan geçen bu kadar süre içinde bulunmalıydı...”

        İÇERİDE DEĞİLSİN

        Bu sürede dışarıyla temas etmediği, telefon kullanmadığı için bulunamadığı gerekçesi ileri sürülebilir.

        Ancak bundan daha önemli bir olay var.

        Yıllardır terör eylemiyle anılan bir örgüt olan DHKP-C’nin her iki eylemi de gerçekleştirebiliyor olması asıl düşünülmesi gerekendir...

        Bu da sizin o örgüt hakkında, en azından yapabilecekleri konusunda herhangi bir veriye sahip olmadığınız anlamına gelir.

        Üstelik bu kadar açık istihbarat da elinizdeyken...

        Oysa DHKP-C’nin Ankara’da ABD Büyükelçiliği’ne yaptığı canlı bomba saldırısından bu yana bütün birimlere 110 teröristin adı ve fotoğrafları yollanmıştı.

        İçinde önceki günkü eylemi yapanların da ismi vardı.

        Asıl üzerinde durulması gereken konu budur.

        Önleyici istihbaratınız yoksa, önleyici tedbiriniz ancak aspirin tedavisi olur...

        Kısa süre sonra daha büyük boyutta hortlamış olarak karşınıza dikilir...

        Diğer Yazılar