Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARAGÜCÜ takımının futbol maçını izleyip kritiğini yapmak için Kuşadası’ndaydım.

        Hazır Kuşadası’na gelmişken, gençlik de zirvedeyken hafta sonuna kadar kalmak istedik.

        Nedendir bilmem, arkadaşlardan biri uzatmak istemeyince dönüşü iki gün öne çektik.

        Zaten Kuşadası da yazın son demini tüketmek üzereydi...

        Döneceğimiz günü sonuna kadar yaşadık, gece yarısına kadar keyfini çıkardık.

        Yola çıktığımızda olağanüstü bir durum da yoktu.

        Selçuk üzerinden Ortaklar’a geldik, kısa bir moladan sonra Aydın’a hareket ettik.

        Şehrin girişine geldiğimizde askerler yolu kesmişti.

        Rutin kontrol sanıp arkada oturan arkadaşım camı açtı, gazetenin verdiği basın tanıtım kartını sallayıp, güven içinde “Biz gazeteciyiz, basın...” dedi.

        Demez olaydı...

        Çünkü aramanın başındaki komutan, nüfus kâğıdını gösteren herkesi yoluna gönderirken bize, “Sağa çekin...” talimatı verdi.

        “Ama biz spor yazarıyız, gazeteciyiz...” sözünü her tekrarımız ise komutanın bir nebze daha sertleşmesine neden oldu.

        Başımıza diktiği askere de “Kıpırdarlarsa vur...” emrini verdi...

        Askerin namlusu, vahameti anlamamıza yetti...

        Bir saat kadar beklettikten sonra yanımıza bir asker verip, Aydın’ın tepe noktasında bulunan askeri birliğe yolladı.

        ‘DARBE OLDU...’

        Darbe olduğunu bize nezaret eden askerden öğrendik.

        Nasıl olsa spor yazarıydık, bir sorunun yaşanmayacağını düşünüyorduk.

        Ancak geçmişimizin sorgulanması halinde karşıt gruplardan da olsak başımızın belaya gireceğinden de emindik.

        Ertesi gün akşam saatlerine kadar tuvalete bile asker nezaretinde gittik.

        Radyodan gazetecilerin serbest bırakılmasına ilişkin yayınlanan bildiri, Ankaragücü’nün şampiyon olması kadar önemliydi...

        Hoş, daha sonra emirle o da geldi, benim için de spor yazarı olarak görevimin sonu oldu.

        Devamında ise ekonomi ve siyaset muhabirliği geldi

        ‘BAKTIRALIM NETEKİM...’

        Devlet Başkanı Kenan Evren’in Macaristan gezisi, Erdek Kampı “çalışma tatili”, MDP’ye oy istediği mitingi izlemek de bana düştü.

        Acı olan yanı ise yaşamakta olduğum çelişkiydi..

        Çünkü Evren ile dolaşıp konuşmalarını ve açıklamalarını aktarırken, kuzenlerim düşüncelerinden dolayı hapiste yatıyordu.

        Evren ise onların neden yatmaları gerektiğini anlatıyor, Mamak’ta işkence yapılmadığını, uluslararası kurallar neyse onlara da aynı şekilde davranıldığını söylüyordu.

        Bir gün dayamadım, “Mahkûmlara kötü muamele yapılıyor, hatta lunaparklardakine benzer havalı tüfekle üzerlerine saçma atılıyor” deme cesaretini gösterdim.

        Gözlerini kıstı, bir süre baktı, “Olmaması gerekir, eğer yanlış yapan varsa gereği de yapılır” dedi.

        Belli ki daha önce kendisine de bu yönde şikâyetler ulaşmıştı.

        Ardından Anayasa referandumu geldi, ret oyu kullandığımı biliyordu; önemi de yoktu.

        Çünkü % 91.37 ile kabul edilmesinden mutluydu.

        Son olarak yıllar önce Marmaris’te Mustafa Deliveli ile evine gittiğimde görmüştüm.

        Çok şey anlattı, yaptıklarının arkasında durdu; en büyük tesellisi de daha fazla sayıda gencin ölümüne engel olmasıydı...

        Önceki gün bir dönem daha noktalandı, bugün ise acısıyla tatlısıyla uğurlanıyor...

        Diğer Yazılar