Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YANINIZDA kavga edenlere karşı, koşullar değişmediği sürece baştan koyduğunuz pozisyon en doğru olandır.

        Çünkü değiştirdiğiniz her pozisyon size askeri, insani ve maddi yük getirir.

        Eğer insani pozisyonda kalma kararı aldıysanız ve 6 milyar dolarlık maliyetine aldırmadan katlanıyorsanız, devam etmeniz en doğru yoldur.

        Ancak, askeri operasyona dönme kararı aldıysanız, bunun izahının sağlam olması gerekir.

        Yoksa içeride başınız ağrımakla kalmaz, dışarıdan da üzerinize şimşekler yağar; yetmez adınız da işgalciye çıkar; her şeyin faturası da size kesilir.

        ‘MASADAKİ SENARYO’

        Bunları yazmamın nedeni, 10 gündür Ankara’da dillendirilen, Suriye içinde tampon bölge oluşturması için hükümetin askerden talepte bulunduğu, onların da emri almak istemediğine ilişkin iddialar.

        İddianın gerçek olup olmadığını hafta başında hükümet kanadından bir isme sorduğumda şu yanıtı vermişti:

        “Olmasının imkânı yok. Bu tür senaryolar güvenlik toplantılarında bazen masaya yatırılır, yapılabilirliği tartışılır. Buna da öyle bakmanızı öneririm...”

        Anlaşıldığına göre, PYD/YPG’nin Telabyad’ı alması, birleştirdiği Cezire-Kobani kantonlarına Afrin’i de ekleyip güney sınırında yeni bir komşunun ortaya çıkmaya başlayacağı kaygısı, senaryoyu masaya getirmiş.

        Ayrıca Halep bölgesinde yoğunlaşan çatışmaların yeni bir göç dalgası oluşturacağı kaygısıyla, Karkamış’ın karşısındaki Cerablus bölgesinde bir tampon bölge oluşturulması fikri de senaryoya katkı sağlamış.

        Baştan söyleyeyim, bir operasyon değişikliğine gidilebilmesinin koşulu da imkânı da yok.

        Ayrıca hükümette de buna soğuk bakan sayısı çok.

        Çünkü, senaryonun olması halinde koalisyon güçleriyle uzlaşılması, bugüne kadar hiç çatışılmayan PYD ve IŞİD ile de çatışmaya girme ihtimalinin göze alınması gerekiyor.

        Bunların olabilirliği de görülmüyor. O nedenle operasyon değişikliğinden çok tartışılması gereken, Türkiye’nin baştan seçtiği insani yardım operasyonunun uygulama yöntemini masaya yatırmasıdır.

        Çünkü bölgedeki kamu görevlileri de teyit eder ki, sırf PYD karşıtlığı öne alınıp bölgede iyi gözle bakılmayan kabadayı, hırsız, kaçakçı tiplerle ilişki kuruldu.

        Onlar da Türkiye’nin verdiği insani yardımları depolardan çalıp IŞİD’e sattı.

        DAĞINIK HEDEF

        Ayrıca, birinci hedefin PYD mi, IŞİD mi, yoksa Esad yönetimi mi olduğu da izah edilemedi; hedef dağıldı.

        Bir bütünlük sağlaması için getirilen “eğit-donat” da Türkiye’nin “Aralarında YPG’li olmayacak” kararı, ABD’lilerin de “Yeterli eleman bulamıyoruz” söylemleri arasında sağlıklı yürümedi.

        Kobani’deki son bombalı eylemin amacının, IŞİD dışındaki tek düzenli ordu olan; bu nedenle koalisyon güçlerinden destek bulan YPG’yi, Cerablus’a yöneltmek için bir taktik olup olmadığı da anlaşılamadı.

        Daha önemlisi, operasyonel değişikliğin konuşulmasının bile çok tehlikeli kapıları aralayabileceğinin farkına varılmadı.

        Unutulmamalı ki IŞİD, kendisine dönük her adıma karşı bir eylem yapıyor.

        Kalkan her savaş uçağına, aleyhindeki her diplomatik adıma bir eylemle karşılık veriyor.

        Bunu görmek için Fransa ve Tunus’taki son eylemlere bakmak yeterli.

        Diğer Yazılar