Yedi yılda kat edilen
İSTER deja vu veya yaşanmışlık hali, ister tarihin tekerrürü diyelim.
Başlanılan noktaya bir kez dönüldüğünde bedelinin ne kadar ağır olduğu çabuk unutuldu.
Oysa çok da uzun süre geçmedi, üç yıl önce tam da bu aylarda yaşandı.
Hem de aynıyla vaki...
Anımsayalım...
Polis Akademisi’nde 2 Ağustos 2009’da başlatılan Demokratik Açılım Süreci ilk adım oldu.
Ardından gelen 2010 Anayasa referandumu ile de demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılacağı sözü verildi.
Seçim de bu umudu destekleyen sonuçla gerçekleşti.
2012 BİLANÇOSU
Ancak, Aralık 2011’de Uludere’de 35 yurttaşın hayatını kaybettiği bombalama olayı her şeyi altüst etmeye yetti.
Umutla dolu başlangıç, karşılıklı suçlama ve tartışmalarla 2012 Temmuz’unda çatışmaya dönüştü, Gaziantep’te 10 kişi öldü, 66 kişi yaralandı.
Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli, Nusaybin, Cizre, Silopi, Şırnak teslim alındı, sokağa çıkılamaz hale getirildi.
Onlarca şehit verildi, bine yakın kişi hayatını kaybetti.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Zübeyir Aydar’ın, “Oslo süreci yeniden başlamalı” çağrısı, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın da “MİT, Kürt sorununa çözüm için Öcalan’a ziyarette bulundu” açıklamasıyla olaylar yatıştı.
Ve çözüm süreci başlatıldı.
Şubat 2015’e kadar her şey yolunda gitti, Dolmabahçe mutabakatı yeni dönemin kapısını araladı.
Silahların gömüleceğine dönük umutlar yeşermeye başlamıştı ki hayalet hortladı.
İş, yol makinelerinin yakılması, halkın en temel ihtiyacı elektrik, su, doğalgazı tedarik eden tesislerin tahrip edilip bombalanması, adam kaçırmalar başladı.
Ağrı Diyadin, Adana, Mersin, Erzurum ve Diyarbakır olayları da buna eklendi.
GİZLİ NE KALDI?
Zaten Cumhurbaşkanı da Dolmabahçe’deki mutabakatı tanımadığını belirtip tepkisini çoktan koymuştu.
Bunların nedenleri konusunda herkes bir şey söyleyebilir; ama önemli olan bu noktaya tekrar gelinmiş olmasıdır.
Yaşananların ağır sorumluluğu PKK/ KCK yönetimindedir.
Bunu ister angajmanları, ister örgütsel kaygıları veya “gururları nedeniyle” yapmış olsunlar, sonuçta bombaladılar, yaktılar, yıktılar.
Kürt siyasi hareketinin bileşenlerinden biri olarak gördüğü 102 belediyesi, 80 milletvekili olan HDP’nin önüne de takoz koydular.
Ceylanpınar’da iki polisin evlerinde enselerinden neden vurulup şehit edildiğini sorgulatmadılar.
Malazgirt’te, Şırnak’ta şehit edilen askerlerin hesabını HDP’ye yüklediler.
Bunları aktarmamın nedeni, geçmişte de benzer olaylar sonrası TBMM’de terör konulu gizli bir toplantının yapılmış olması.
Tıpkı bugün de gerçekleşeceği gibi...
Dikkatimi çeken noktaya gelirsek.
PKK/KCK ile bağlantıları olduğu gerekçesiyle operasyonlar hakkında bilgi vermek için oluşturulan heyet HDP’ye yollanmadı.
CHP’nin çağrısıyla bugün gerçekleşecek Meclis toplantısı “devletin gizli bilgilerinin aktarılacak olması” gerekçesiyle geçmiştekiler gibi yine gizli oturumla yapılacak.
Bu durumda ne olacak; HDP’nin 80 milletvekiline “Kulağınızı tıkayın veya dışarı çıkın” mı denilecek?
Tarihin sürekli tekrarı, canların kopup gitmesi kime ne fayda sağlayacak?