Demokrasi kültürü
“Babası ile kuramadığınız koalisyonu, 30 yıl sonra oğlu ile kurmayı nasıl başardınız?”
Süleyman Demirel’in yanıtı şöyle olmuştu:
“İsmet İnönü ile iktidar-muhalefet ilişkisinden ileri gidemedik. Ama Erdal Bey (İnönü) ile ülke sorunlarına ortak baktık, ortak çözüm aradık. İki büyük kitlenin lideriydik. Sorunlar olduğu için, her şeyi bir kenara bırakarak ortak karar alabiliyorduk.”
Ardındaki cümle çok daha önemli:
“Siyasetin özünden taviz vermeden uzlaşmacılık mümkündü. Uzlaşmacılık teslimiyetçilik değildi; İnönü’de bu fazlasıyla vardı...”
İnönü’nün yanıtı ise Demirel’in hakkındaki düşüncelerini teyit ediyordu:
“Avrupa’nın bazı ülkeleri yıllardır koalisyonla gidiyor. Yani orada koalisyon kurulduğu zaman ‘3 ay sonra düşecek’, ‘Bakalım kim kime kazık atacak?’ diye bakmıyorlar. Sayın Demirel bize geldiğinde ve ortaklık teklif ettiğinde gördük ki geniş bir yaklaşım içinde...”
Aslında ikisini buluşturan öğe, Prof. Dr. Emre Kongar’ın tespitindeki gibi, Türkiye’nin zaman içinde ulaştığı “demokrasi kültürü” idi...
GEÇMİŞİN TERKİ
Birinde, 1960’ın sıkıntıları, 1961 koalisyonuna olduğu gibi taşındı.
Diğerinde ise “kendi düşüncelerinin gerçek demokrasi olduğunu sanan iki önemli geleneğin, geçmişi bir kenara bırakıp ortak gelecekte buluşmayı başarması” vardı.
Aradan 24 yıl geçti, demokrasi kültürü geometrik yol aldı.
Siyasi partilerin, temel sorunları çözme yönteminde fark kalmadı.
Artık, ne Varşova Paktı’na özenen, ne de Batı Bloku’nun Soğuk Savaş dönemindeki entrikalarına hayranlık duyan var...
Dolayısıyla AK Parti ile CHP arasındaki koalisyon görüşmesi bu kültür zemininde gerçekleşecek.
Seçim meydanlarındaki kırmızı çizgilerin 60 günde silinmesi, bazılarının terk edilmesini sağlayan da bu kültür...
Örnek mi; 17/25 Aralık, Cumhurbaşkanı’nın konumu...
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 17/25 Aralık davasının yeniden açılmasının, bugünden yarına olamayacağını teşkilatına anlattı.
Cumhurbaşkanı için, “Yüzde 52 ile seçildi, yok sayamayız” diyerek yeni yön açtı.
Dış politikada makas değişimi gerektiğini CHP gibi, 11. Cumhurbaşkanı Gül de söyledi.
Üslerin koalisyon, dolayısıyla ABD uçaklarına açılması, İsrail ve Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi arayışı da ardından geldi.
Geriye uzlaşılmayacak çok fazla bir şey kalmadı.
YÜZDE 80 TAMAM
Nitekim, önceki gece AK Parti MYK’sında da “Yüzde 70 uzlaşı var” tespiti yapılmış.
Geri kalanda uzlaşılmasa ne olacak?
Aranan, iki partinin tek çatı altında bütünleşmesi değil, koalisyonu...
Bir tek AK Parti MYK’da da dile getirilen, “MHP ve HDP neden AK Parti-CHP koalisyonunu istiyor? MHP bizi, HDP ise CHP’yi eritirse, merkez çöker. ‘Seçimi bir daha niye denemedik ki?’ demeyelim” kaygısı kalıyor.
Uzlaşı içinde kaygının yersizleşeceği, iki partinin kazançlı çıkacağı ise görülmek istenmiyor.
Unutulmasın ki PKK, IŞİD terörü ve çok daha ağırlaşacak ekonomik zorluklarla da azınlık hükümeti başa çıkamaz...
“Müstafi hükümet olmamıza rağmen en ileri icraatlarımız kabul görüyor, devam edelim” diyenlerin, kamuoyunun koalisyonun kurulacağını gördüğü için bunları olumladığını da bilmesi gerekir.
Bütün bu nedenlerle büyük koalisyondan başka çıkar yol gözükmüyor...