Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her kesimin sevgisini ve beğenisini kazanmış isimdi.

        Ülkenin en sıkıntılı sürecinde Sağlık Bakanlığı görevini gerçekleştirip toplumun sevgisini kazanmayı başarmıştı.

        Ernest Lluch, 63 yaşında iken Kasım 2000’de evinin garajında ETA’nın saldırısıyla öldürülünce İspanya halkının tepkisi büyük oldu.

        Dikkat çeken, ETA’nın bağımsızlık kazandırmak istediği Katalan bölgesinde de Lluch’un sevilen kişi olmasıydı.

        ETA, son cinayetinden önce 21 siyasetçinin hayatına kıymıştı, ancak Lluch son damla olması nedeniyle en çok tepki gösterileni oldu.

        Dönemin Başbakanı Jose Maria Aznar’ın çağrısıyla İspanya’da o gün bir milyon kişi Lluch’un katlini ve terör olaylarını kınamak için sokağa döküldü.

        O gün insanların elinde, “Katalanya’ya barış, ETA’ya hayır...” ve “Ölen sadece insan, fikirleri değil...” pankartları, bir de İspanya bayrağı vardı.

        Ardından 11 Mart 2004’te aynı trenin 10 ayrı yerine konulan bombaların patlatılması sonrası 191 kişi hayatını kaybetti, 1430 kişi de yaralandı; ertesi gün iki milyonu Madrid’de olmak üzere, 11 milyonu aşkın kişi yürüdü.

        Bu, ETA açısından da dönüm noktası oldu, saldırıyı üstlenmezken, çözümün yolunu açtı.

        Benzer bir eylem de bu yılın ocak ayında Paris’te yapıldı.

        Başbakan Davutoğlu ile birlikte birçok liderin de bulunduğu protesto yürüyüşünde 1.5 milyon kişi, 17 canın katledildiği Charlie Hebdo saldırısını kınadı.

        GAZİANTEP SONRASI

        Teröre karşı benzer eylem Hrant Dink için İstanbul’da gerçekleşti.

        Ancak, İspanya ve Fransa’daki gibi herkesi bir araya getiremedi.

        Aslında, bunun zemini birkaç kez yakalanmış olmasına karşın...

        Örneğin bunlardan biri Ankara Anafartalar, diğeri de Gaziantep Şehitkamil’deki polis karakoluna PKK’nın bir araca yerleştirdiği patlayıcılarla saldırmasıyla onlarca sivilin hayatını kaybetmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanan eylemleriydi.

        Sivil toplum örgütleri ortak tepki koydu, ancak sessiz yürüyüş “ortak dil yaratılamadığı, intikam hisleri ön plana çıktığı” gerekçesiyle yapılamadı.

        Gaziantep’te yakalanan sivil ruh, o gün ülkeye yayılamadı; Kürt sorunu ile terör sorunu birbirinden ayrılamadı; sorunun çözümü güvenlikçi politikalara terk edildi.

        Sorunun bu yolla halledilemeyeceği de kısa sürede görüldü; çözüm süreci başlatıldı.

        O dönem, 2010 referandumundan yeni çıkılmış, AB sürecine hız kazandırılmış, dünyadaki krize karşın Türkiye’nin ekonomik verilerinin övgü aldığı süreç olması dolayısıyla da toplumsal umudun zirvede olduğu günlerdi.

        O gün insanlar sadece varlıklarıyla tepkiye odaklanamadı, sivil duruş el ele verip sessiz yürüyüşle kendini gösteremedi.

        GÜN SARILMA GÜNÜ

        O gün yapılmayanın bu gün gerçekleşmesi için sonunda dün önemli bir adım atıldı.

        TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu 14 işçi ve işveren kuruluşu temsilcisiyle dün bir araya geldi ve 17 Eylül günü Ankara’da yürüyüş gerçekleştireceklerini açıkladı.

        Toplantıdan çıkan, “Gün komşuna sarılma günü”, “Komşunu da al gel”, Terörü protestoya evet, şiddete hayır” söylemleri önemli.

        Dün baktım, karşılaştığım her etnisiteden, görüşten insan sadece bunu istiyor.

        Dilerim her kesim bu yürüyüşe katılır; İspanya’daki gibi silahlara veda edilen sürecin kapısı açılır.

        Diğer Yazılar