Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SANDIK Yolunda dizisi için 25 il gezdim, 2 vilayete de davetleri üzerine AK Parti ve CHP liderleriyle gittim.

        Gezdiğim 27 ilde de seçimin havası yoktu, seçmeni de suskundu.

        Buna birçok gerekçe sıralanabilir.

        Örneğin, partilerin çevre kirliliği yaratmamak için afişlerini sadece parti ve seçim büroları önüne asmasının, seçim havasının oluşmasını engellediği söylenebilir.

        Veya, terör nedeniyle partilerin miting programlarını iptalinin, seçmenin motive olmasını engellediğinden de söz edilebilir.

        ÜÇÜNCÜ PARTİ

        Ne denirse denilsin, uzun yıllar sonra fikrini kendine saklayan, suskunluğu tercih eden, siyasetten uzaklaşmış kitleyle karşılaştım.

        İster “Suskunluk sarmalının” getirdiği sonuç, ister “İçe büzülme” deyin; partilerin konsolide ettiği toplumsal tabanların dahi yönünü değiştirecek, vurduğu yeri patlatacak veya dibe batıracak bir blok oluşmuş.

        Hatta öyle bir blok ki üçüncü parti boyutunda...

        Bir konuda görüşünü açıklarken bile rastlantısal yanıtlara başvuran, sandık başına gittiğinde aynı rastlantısal davranışı sergilemeye hazır bir kitle.

        Onu bu noktaya getiren neden de sandıktan çıkan sonucun siyasiler tarafından yerine getirileceği inancının gittikçe erimesi.

        “Oy versek ne olacak, ne değişecek ki; yine aynı tas aynı hamam” söylemi de bunu göstermeye yeterli.

        POLİTİK ÜFÜRÜKÇÜ

        Anketler, kamuoyu yoklamalarına falan da geçmişteki gibi inanmıyor.

        Çünkü kendinden zeki olanın, kendisini kandırmasına izin veriyor; anketleri politik üfürükçü, siyasetçileri güdümleyen araç olarak görüyor.

        Sandık başına gidip oy vermeye de AVM’de araba çekilişi için kutuya zarf atmaktan farklı bakmıyor.

        Daha ilerisi, Lozan Barış Antlaşması’nın süresinin 2023’te dolacağına, Batı’nın esaretinin üzerinden kalkacağına ve Türkiye’den petrol, doğalgaz fışkıracağına, gerçek olmadığını bildiği halde inanmak istiyor.

        Çünkü siyaseti de onların söylemlerini de eğlencelik buluyor; TV’de haberin başlığını dinliyor, spikerden rol çalıp gerisini bildiğine göre tamamlıyor.

        “Sık seçim, demokrasinin sıtmasıdır” söylemine uygun titreme seansları geçirerek sandığa giden seçmenin, oyunun nasıl olacağını kestirmek zor.

        Zaten siyasi parti il başkanlarıyla sohbetlerimde üzerinde uzlaştıkları tek konu, seçmenin bu öngörülemez haliydi:

        “Seçim havası yok, suskun bir kitle var, hayırlısı bakalım...”

        SANDIK SAĞLAM

        Buna karşın duyarlı, erdemli, vicdanlı ve bir o kadar da saygılı...

        Anadolulu özünden bir nebze taviz vermiyor, bundan olsa gerek başka ülkelerdeki gibi sokak yerine sandığı tercih ediyor.

        Her seçimde biraz daha törpüleniyor olsa da hükümetlerin sandık yoluyla değişeceğine olan inancını koruyor, bu da onu sokaktan alıkoyuyor.

        Nabız tuttuğum illerde gördüğüm bir noktayı daha aktarmam gerekirse, bu seçimin tayin edicisi MHP’ye oy veren milliyetçi seçmen olacak.

        Nasıl ki geçen seçimin en önemli aktörü sol liberal seçmendi, HDP’nin barajı geçeceği algısının oluşmasına aracılık etti; bu seçimin en önemli tayin edicisi milliyetçi seçmen olacak.

        Terazinin horozunun hangi hükümeti göstereceğini, milliyetçi seçmenin yükünü aktardığı kefe belirleyecek.

        Diğer Yazılar