Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dördüncü kez anamuhalefet partisi seviyesinde kalan CHP’de yine aynı soru tartışılıyor.

        Aslında tartışma yeni de değil...

        1980’li yılların ortalarında da yaşanan çözüm üretmek yerine, klikleşmeyle sonuçlanan sürece benziyor.

        Önce bir tespitle başlayayım; CHP sol değil, sosyal demokrat parti.

        Ancak bu özelliğine karşın sol oyları da bünyesinde konsolide etmesinden dolayı, sol-sosyal demokrat parti demek daha doğru.

        Belki de bundan dolayı muhafazakâr propagandada sıkıntıya düşüyor, diğer yanda kütleleşmiş mütedeyyin oyların en azından milliyetçi olanlarını kendine çekmekte bile zorlanıyor.

        YÜZDE 25’İ AŞMAK

        Peki, parti içi muhalefetin eleştirdiği CHP, bu yapısını koruyarak yüzde 26’dan daha fazlasını alma şansına sahip mi?

        Bunu söyleyebilmek için, en azından 1980’den bu yana yapılan seçimlere bakmak yeterli.

        Askeri darbenin hemen ardından yapılan 1983 seçimlerinde ANAP yüzde 45.1 alırken, MDP yüzde 23.7 oy almış, Halkçı Parti’nin oyu ise yüzde 30.4 olmuştu.

        HP eğer bugünkü CHP’nin bileşeni kabul edilirse, bu sonuç sosyal demokrat bir partinin 1980 sonrası en yüksek oyu idi.

        Ardından parçalanmalar, klikleşmeler nedeniyle oylar bölünmekle kalmadı, merkez sağ partilere de oy kaptırdı.

        Nitekim, 1986 ara seçiminde HP’nin yerine kurulan SHP yüzde 24.7 alırken, 1987 genel seçiminde oranını korudu.

        Bugüne kadar yapılmış en başarılı seçim kampanyası olarak gösterilen 1989 yerel seçiminde kazanılan büyük şehirlerle elde edilen oyu aynı ağırlıkta olmadı, yüzde 28.6’yı geçemedi.

        İşin ilginç tarafı, 1991’de koalisyon ortağı olduğunda aldığı 8 puan düştü, yüzde 20.7’ye geriledi.

        BÖLÜNME, KLİKLEŞME

        Sonrasında SHP üçe bölündü, Güneydoğu ve Doğu’daki kadroları ayrıldı, HEP, DEP, HADEP sürecini başlattı; CHP ve DSP de partileşti.

        1994 yerel seçiminde SHP yüzde 13.5, DSP yüzde 8, CHP ise yüzde 4 aldı, toplamı değişmedi; yüzde 25.5 oldu.

        1995 genel seçiminde de değişiklik yoktu; DSP yüzde 14.6, CHP yüzde 10.7, toplamı: Yüzde 25.3...

        Sosyal demokrasi veya demokratik sol adına ne derseniz, en büyük çıkışı 1999’da gösterdi. DSP yüzde 22.1, CHP yüzde 8.71 aldı; ikisinin toplamı 1983’tekine benzer bir sonuç getirdi: Yüzde 30.8...

        Sonrasında ise DSP eridi, 2002’de CHP yüzde 19.3, DSP yüzde 1.2; toplamı yüzde 20.5 olurken, 2009 ara seçiminde yüzde 23.8’e çıktı.

        2007’de ise CHP’nin Baykal ile girdiği son seçimde aldığı oy da yüzde 20.8 oldu.

        Kılıçdaroğlu’nun liderliğiyle oyları yeniden arttı, 2011’de eski oranına, yüzde 25.9’a yükseldi.

        7 Haziran’da yüzde 25, bu seçimde de yüzde 25.3 oldu...

        Dolayısıyla bütününe bakıldığında son 20 yıldır sosyal demokrasi bir kez hariç yüzde 25’i geçemiyor.

        “Sol, ne sağı belli bir kopuş sürecine uygun şekilde devirebildi, ne de onun yerini alabildi”, çoğu zaman da ataletinin bedelini ödedi.

        Son seçimde de “muhafazakârlığın milli tarafını es geçti”, onlara dönük politika üretemedi; kurucusu Atatürk’ü unuttu.

        Bütün bunlara karşın, bu konjonktürde alabileceğinin en iyisini aldı.

        CHP’nin yapacağı, seçmenle aynı paralelde buluşan genel merkez yerine, ikisi arasındaki sıkıntılı alanı, teşkilatını düzeltmesidir.

        Çünkü seçmeni daha ileride olduğu için, gerisinde kalan teşkilatına mürebbiye gibi davranıyor, enerjisini tüketiyor.

        Diğer Yazılar