O'nun CHP'si
“Partimizin her kurultayı, denebilir ki bir dönüm başında toplanmıştır...”
Aramızdan ayrılışının 77’nci yılında bugün andığımız Mustafa Kemal Atatürk, 9 Mayıs 1935’te partinin “Halk Fırkası”ndan çıkıp CHP adını aldığı kurultayı açarken böyle diyordu.
Dediği gibi oldu, her kurultay bir dönüm başında toplandı.
Hem de CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, Atatürk’ün CHP’si ile bugünkü CHP’nin birbirine benzemediğini belirtirken, “O dönemin Cumhuriyet Halk Fırkası, Cumhuriyet’i kuran Kuvayı Milliyeci bir partidir. O dokunun izleri bizde vardır” tespitine rağmen.
O dokunun izleri, bir gen gibi kendisini takip ediyor; partinin bütün davranışsal sistemine hâkim oluyor.
Hem de Atatürk’ün beklentilerinin aksine.
Dikkat çeken ise kuruluşundan bu yana 40’ı aşkın olağan, 20’ye yakın olağanüstü kurultay yaşadı; bu kurultayların büyük bölümünü de 12 Eylül’den 11 yıl sonra yeniden açıldığı 1992’den bu yana gerçekleştirdi.
Adı kurultaylar partisine çıktı.
Ancak bu kadar çok kurultaya karşın CHP’ye 4 isim damga vurdu; Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal...
Çünkü hepsi birer doktrin bırakıp gitti.
Bunlara bir beşinci ismin eklenip eklenmeyeceğine de ister olağan veya olağanüstü olsun ocak ayında yapılacak kongrede karar verilecek.
Eğer bugünkü muhalif hareket yapılanmasında bir farklılık olmaz, bugünkü koşullar devam ederse CHP’de beşinci doktrin Kılıçdaroğlu’na ait olacak.
GÜVENE 'DOKUN'UŞ
İletişimin en iyi tarifini MÖ 300’lü yılların başında doğan Aristo yaptı:
İletişim için bir söyleyen, bir dinleyen, bir de söz olması gerekir...”
Dijital süreç ise asırlardır var olan öğretiyi yerle yeksan etti; “bir yazan, bir okuyan, bir de bayt” lazım şekline çevirdi.
Demokrasiyi de klasik tanımından çıkardı, “Parti demokrasilerini, medya demokrasisine çeviren karşı konulmaz kuvvet haline” getirdi.
Bütün bunları da dijital arkeolojik kazısına bakıldığında ince bir tabakada gerçekleştirdi.
Ray Tomlinson’un iki farklı bilgisayar arasındaki ilk e-posta gönderiminden alırsak, topu topu 44 yıl...
Bu sürede insanlığı getirdiği nokta da ortada, birbirine ”bağlı” veya ”bağıntılı” küresel veya yerel olarak örülmüş ağ içinde yaşam.
Ayrıca her geçen gün daha hızlanan bu süreçte, sürekli dinamik kalmak da sürecin dışına çıkmak da olası değil.
Belki de bundandır, yeni dünya düzeni yeni bir aşamaya geçti, klasik ile dijitali buluşturdu.
Ünlü medya grubu Murdoch’un satış direktörü Dave King’in vurguladığı gibi:
“Bu çağın kültürünün ayrılmaz parçası olan; yatağa, tuvalete girdiğimiz, en derin bilgiyi hâlâ sunmakta olan, güvenilir bulunan gazeteler daha uzun süre yaşayacak...”
Dolayısıyla güvenilirliği yüksek gazeteyi yok edip dijitalin hegemonyasına terk edenler değil, ikisini bütünleştirme maharetini gösterenler kazanacak.
Habertürk ekibi, kendi kadrosuyla bunu başardı ve keyifli olduğu kadar başarılı bir işe imza attı.
Bünyesinde var olan en yeni teknolojiyi açığa çıkardı, kullanılır hale getirdi.
Daha önemlisi, güvenilir olan ile sanalı (dijitali) birleştirip, inanılıra çevirdi.
Kâğıdı canlandırdı, “DOKUN”ulur kıldı.
Kutlarım...