Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Konu hakkında bilgisi olabileceklere sordum, hafızalarında yoktu.

        Mısır Büyükelçiliği baskını gibi terör saldırısı veya 1980’li yıllarda Bulgaristan ve Yunanistan ile ilişkilerin gerilmesine bağlı olanların ötesinde büyükelçilik hizmetlerine ara verilen olaya rastlamadıklarını söylediler.

        En azından 10 yıldır ABD Büyükelçiliği bünyesinde çalışanlar anımsamıyor.

        Güvenlik birimlerine de sordum, ABD Büyükelçiliği’nin sürekli tehdit algısında olduğunu, son dönemde bir eylem yapılabileceği yönünde küçük yazının geldiğini, ama güçlü istihbari bilgiye dayalı olmadığını söylediler.

        Anlaşılan ABD’nin elindeki bilgiler o kadar güçlü ki, İstanbul Konsolosluğu’nun ardından belki de tarihinde ilk kez “terör saldırısı olabileceği” kaygısıyla büyükelçiliğini iki günlüğüne tatile sokma gereği duyuyor, yurttaşlarını uyarıyor.

        Terör beklentisinin odağında da IŞİD bulunuyor.

        İşin ilginç yanı, ABD Büyükelçiliği’nde bu gelişmeler yaşanırken, iki kilometre ilerisinde ORSAM’ın düzenlediği Akdeniz Bölgesinde Radikalleşme; Eski-Yeni Aktörler başlığı altındaki toplantıda IŞİD, yabancı terörist savaşçılar konusu tartışılıyordu.

        Hem de onlarca yabancı akademisyen, bürokrat, diplomat ve güvenlikçiyle birlikte...

        BULAŞAN TERÖR

        Ankara’daki ruh halini en iyi yansıtan cümle de toplantıda TOBB ETÜ’den Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya’dan geldi.

        BM’de yabancı terörist savaşçılarla ilgili akademik toplantıda katılımcılardan biri, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki meşhur “Nazileri yok etmek için şeytanla işbirliği yapmaktan kaçınmam” cümlesini anımsatmış.

        Bugüne uyarlayıp, “DAEŞ ile mücadele, şeytana karşı Nazilerle işbirliği gibi olmaya başladı” demiş.

        Bölgede son dönem sıklıkla kullanılan, “bir terör örgütüyle daha tehlikeli olan terör örgütünü yok etme” çabasını anlatan iyi bir cümle...

        Doç. Yalçınkaya’nın da vurguladığı gibi böyle bir yöntemi kullandığınızda, “DAEŞ bitse bile yabancı terörist savaşçı bitmemiş olacak, daha önemlisi ötekilere de terörü bulaştıracak... Kanserin metastaz yapması gibi, en yakınındaki ikinci organ olan Türkiye’ye sıçrayacak”...

        Toplantıda IŞİD konusunda başka akademik çalışmalar da sergilendi.

        Bölgeye üçüncü ülkelerin yaptığı yardımların radikalleşmeye katkısından tutun da Afganistan’da El Kaide’ye ilk müdahaleden bu yana terörizmin 6500 kat artmasına, Levanten ve Kuzey Afrika bölgesine sıçrama potansiyeline kadar birçok önemli noktanın altı çizildi.

        Hatta Gramsci’nin, “Düzeni yık, yenisi çıkamadığı için bir zamanlar ölümsüz sanılan yapı çürür ve çöker” teorisini bugün bölge ülkelerinde terörün ve bazı yöneticilerin uyguladığına da dikkat çekildi.

        Yıkılan düzenlerin yerine yenilerinin konulmasının da gittikçe zorlaştığına vurgu yapıldı.

        Toplantıya katılan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, “Bölgede iktidarını sağlamak isteyen DAEŞ’in gizli gündemi para kazanmaktır” sözü de dikkat çekiciydi.

        Üstelik 2011’den bu yana bu tezi doğrulayan onlarca örnek de bölgede mevcudiyetini korumaya devam ediyor...

        Diğer Yazılar