Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cenevre görüşmelerinin nasıl seyrettiğini anlamak için iki gündür yapılan açıklamalara bakmak yeterli...

        Verilen demeçlere yansıdığına göre masada bulunmasa da Cenevre görüşmelerinin odağında Kürtler ve PYD yer alıyor.

        Sadece görüşmelerde değil, anlaştıkları her hallerinden belli olan ABD ve Rusya’nın Suriye politikasının merkezinde de PYD var.

        Bunlardan birini dün Habertürk duyurdu.

        ABD Başkanı Obama’nın Uluslararası IŞİD ile Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Büyükelçi Brett McGurk’un, İngiliz ve Fransız diplomatlar ile Bağdat ziyareti öncesi Kobani’de YPG’nin başını çektiği Demokratik Suriye Birlikleri üyeleriyle yaptığı görüşmeden söz ediyorum.

        Veya Nusaybin’in diğer yakası Kamışlı Havaalanı’na yerleşen Rus savaş uçağının, bu kez Gaziantep tarafından Türkiye sınırını ihlaline de yine aynı zaviyeden bakmak mümkün.

        FARKLI BAKIŞ

        Ancak Cenevre gerçeği, Kobani ziyareti veya Rus konuşlanmasının yarattığı algıdan farklı çalıştığını gösteriyor.

        Anlamak için Cenevre’deki muhalefetin ve Şam yönetiminin açıklamalarına bakmak yeterli.

        Örnek mi; görüşmelere katılan Suriye’deki en eski Kürt hareketi, Demokratik Kürdistan Partisi Başkanı Abdülhakim Beşar’ın sözleri...

        Beşar’ın aktardığına göre müzakerenin ilk günü BM temsilcisinin kendileri ile yaptığı görüşmede Suriye Muhalif Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) Başkanı Ahmed el Carba, Kürtlerin taleplerini dile getirmiş.

        BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Lahdar Brahimi de, Suriye’de çözülmesi gereken sorunlardan birinin de Kürt sorunu olduğunu vurgulamış.

        Abdülhakim Beşar, PYD’nin demokratik özerklik talebinde direnmesinin “doğrudan savaşa çağrı” şeklinde okunması gerektiğini söyledi.

        Şam yönetiminin açıklaması da muhalefetten farklı değil.

        Cenevre görüşmelerine katılan Suriye’nin BM Temsilcisi Başhar Al Ja’aferi (Caferi), “üniter yapısı parçalanmış Suriye düşüncesini kimsenin aklından geçirmemesini” söylediğini açıkladı.

        Bununla kalmadı, “federasyon dahil Suriye’nin ulusal bütünlüğünden ödün verecek her türlü beklentiye karşı olduklarını” vurguladı.

        Rojava bölgesinde 2013’ten bu yana özerklik ilan eden PYD’ye de göndermede bulundu.

        ÖZERKLİK Mİ?

        Buradan yola çıkıldığında aslında PYD açısından da, demokratik özerklik veya federasyonun bir parçası olabilmesi konusunda ötekilerin karşı çıkışını aşması kolay gözükmüyor.

        Buna, Türkiye’nin talebi ile alandaki etkin güçler Suudi Arabistan ve Katar’ın PYD konusundaki tepkisi de eklendiğinde aslında iş daha da karmaşık hale geliyor.

        Cenevre görüşmelerine katılan tarafların neredeyse tamamı, iki bine yakın milis gücü ile IŞİD’e karşı en aktif savaşı veren PYD’nin, adı ne olursa olsun Suriye’de toprak hâkimiyeti kazanmasını istemiyor.

        PYD’nin özerklik konusunda diretmesi halinde “yasal olmayan güç haline dönüşeceğinin” de altını çiziyor.

        Ortaya çıkan bu durumun, “alanda en aktif savaşan” PYD’yi rahatsız etmemesi, bu kadar uğraşının sonunda geldiği noktayı sorgulamaması olanaksız.

        ABD ve Rusya’nın Rojava odaklı hareketliliğini bir de bu cepheden okuyunca mesele daha iyi anlaşılıyor.

        Diğer Yazılar